26.AĞUSTOS 1071 30.AĞUSTOS
1922
ORDU – MİLLET ANADOLU’YU VATAN YAPARKEN
Türk
tarihi hiçbir milletinkiyle kıyaslanamayacak kadar eşsiz zaferlerle doludur.
Zaferle neticelenen büyük meydan savaşları genelde Ağustos ayına tesadüf
ediyor. Önemi büyük olan iki zafer var ki diğerlerinden daha büyük önem
arzetmektedir. Malazgirt meydan savaşı (26-Ağustos-1071) Dumlupınar meydan
savaşı (26-30-Ağustos-1922) Birincisinde 942 yıl önce Anadolu Türk vatanı
olmaya başlamış. Türk milleti ordu-millet anlayışı ile Anadolu’yu (1071- 26
)Ağustosundan beri kendisine vatan edinmişti. Anadolu, İki kıta arasında köprü,
doğudan batıya her zerresi bir cana bedel. Türk milleti için o artık yakut taşı kadar kıymetli olmuştu. Bu topraklarda yaşayanlar renk, dil, din, soy ve geçmiş farkı gözetilmeksizin
emanet artık Türk’e. Anadolu'ya yerleşen Türk’te insanlık sevgisiyle kendisi için ne istiyorsa, ne yapıyorsa idaresi altında olanlara da onu istiyordu, yapıyordu. Taşıyordu uzak yakın demeden Anadolu’ya adalet, medeniyet,
bereket tarihte. Öyle kanlı savaşlara sahne oldu ki tarihte Anadolu..
Malını, kanını ve canlarını vere vere geldi.
1914 dünya savaşına.
Anadolu, yurttaşlarının eşitlik ve mutluluğu paylaştığı yurt,
Dünyanın direği ve yüreği olan ülke
Yüz binlerce cana kıyan savaş 1914 yılında başlamıştı,
Üç kıta da yokluklar içinde savaşacaktı '' Türk''yedi düvelle.
İhtirastan gözü dönmüş lokma arayan devletler birbirine girmişti.
İhtirastan gözü dönmüş lokma arayan devletler birbirine girmişti.
Harp ilanları; aşk mektupları gibi art arda devam ediyor,
Kıt'alar birbirine çarpıyordu.
Harbin merkezi doğu ve batı cephelerinde toplanmıştı.
Karşı karşıya kaldığımız durumu,
Harbin merkezi doğu ve batı cephelerinde toplanmıştı.
Karşı karşıya kaldığımız durumu,
Değiştirmek için tek çare ''ordu-millet'' olup savaşmaktı.
Birinci Dünya savaşı galiplerinin amacı şöyleydi:
Birinci Dünya savaşı galiplerinin amacı şöyleydi:
Türklüğü hançerleyip,Türk Milletini yok etmekti gayeleri
Nefreti, intikamı şahlanmış
yüzyılların,
Anadolu’yu taksim,
Onlar için tek murat ve ellerine geçti
İlk defa büyük fırsat.
Mondros’ta, Sevr’de darağacı kurdular,
‘’Hasta adam’’adını verdikleri aslanı
Asmaya kararlılar
Sözde Avrupalılar
Üç kıtada dört yıldır süren savaş bitmişti. Yenilmediğimiz
halde, ortaklarımız yenildiği için yenik sayılmış ve Mondros ateşkesini
imzalamak zorunda kalmıştık. Anadolu yıllar süren savaşlarda yüz binlerce
insanını şehit vermiş, on binlerce insan da sakat kalmıştı. Kıtlık, yokluk,
yoksulluk diz boyuydu. Bütün bunlara rağmen paydos mu diyecektik. Anadolu’da
başlar eğik, yürekler yas içinde…Ama; Türk millet olanları içine sindiremedi ve dedi
ki, ordumuz dağıtılsa da, gemilerimize, cephaneliklerimize el konulsa da
mermilerimiz düşman elinde olsa da :Acıya tepki vererek,acının yaratıcı gücüyle geleceğimizi belirlemek olanlara ve olacaklara karşı sessiz kalmak intihar olacaktı. Tüm dertlerin ilacı vatan aşkı olunca:
Türk milleti, olanlara bitenlere karşı
Tek vücut olup, yarı çıplak
yarı tok,
‘’Korkunun ecele faydası yok’’
Diyerek kuvay’ı milliye ruhuyla, teşkilatlandı.
Ata yurdunda yaşamak istiyorsak,bu vatan bizim diyorsak,
Nasıl bu toprakların değerini bileceğiz diye düşündüler,
El ele, baş başa, gönül gönüle verip,
Esir yaşamak mı? ölmek mi? diye düşündüler
Ekmek, gibi, hava ve su gibi hürriyete pek düşkündüler.
Danıştılar atalarına, tarihlere, fatihlere, şehitlere.
Ve ‘’savaşa ‘’karar verdiler.
En büyük Türk, Türkoğlu Türk ATATÜRK önderliğinde
Haykırıyordu millet… Her türlü işgale karşı konulacak
Asla manda ve himaye kabul olunmayacak
Türk var iken kimse giremez Türk’ün yurduna ‘’Anadolu’ya’’
Anadolu’nun yanık bağrından akın,
akın
Kadını, kızı,
ihtiyarı, genci, cahili, okumuşu
Yüzyıllardır, eşine rastlanmayan bir dirilişin, uyanışın, şahlanışın
Ölümü göze alarak, bağımsız yaşamak için ölümü göze alanların
‘’Ya istiklal ya ölüm, ya bizi güldür Allah, ya bizi öldür’’ Allah
diyerek
Tarihe son sözünü söylüyordu.
Biz ki Türk’üz tarihin al gülüyüz
Bir karış toprağımız, bayraklar kadar aziz.
Mustafa Kemal’in önderliğinde öyle bir savaşıyordu ki millet
Boynu bükük millet öyle bir ders
veriyordu ki emperyalistlere
Hatırlatıyor dünyaya kim olduğunu.
Ordu-millet diyordu ki; şehitlik bize rütbe, esir yaşamak zuldür,
Biz ki Türk’üz, büyüğüz,
tarihin al gülüyüz,
Bir karış toprağımız, bayraklar kadar aziz,
Ordu-milletin ellerinde. Bu topraklar, bu vatan, Anadolu benimdir;
Benim memleketimdir.
Ordu-millet sayesinde yeniden doğduk, yeniden yaşama hakkı elde ettik,
bugün sesimiz daha gür çıkıyorsa, gururla yaşıyorsak’’ egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir’’diyorsak. Bayrağım mavi göklerde dalgalanıyorsa. Senin
sayendedir ordu-milletim. Atatürk’üm, silah arkadaşların, kader arkadaşların,
Ahmet’ler, Mehmet’ler, Ayşe’ler, Fatma’lar daha daha kimler, uğrunda seve seve
öldüler. Ölüm korkutamazdı ordu-milleti. Kaybolması imkansız bir inanç vardı
yüreklerin de. Ellerinde ay yıldızlı bayrağımız, yürüdüler ateşe, düşman
üstüne, tek silahları vatan aşkıydı o serdengeçtilerin.
Bugün
Türk milletinin tarih hissinden yoksun yaşadığı bir geçektir. Geçmiş ile
gelecek arasında büyük ama gizli olan münasebetleri iyi görmek gerekir. Millet
olmak, yetiştirdiği ve kendisine hizmet eden faziletli, vefakar ve kahraman
atalarını gelecek nesillere tanıtmak, onların yararlılıklarını unutmamak,
hatıralarını tazelemek ve milletin kalbinde ve kafasında tuttuğu yeri yeni nesillere
anlatmak Türk milleti için bir vefakarlık ve asaleti gereğidir. Atatürk’ün
dediği gibi’’Türk milleti ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için
kendinde kuvvet bulacaktır’’Böylece yeni nesil ile geçmiş arasında ki bağlar
kopmayacak, milli şuur canlı olacaktır. Milli bayramların önemi daima canlı
tutularak anılmalı.Unutmamalıyız, tarihte meydana gelen olaylar sebep ve sonuç itibarı ile her
zaman yeniden karşımıza çıkabilir. Ey Türk! Medeniyet teki geri kalmışlığını
yenmelisin. Akıl, ilim, fen, teknik ve
sanatta seni sömüren devletlerle arada ki mesafeyi kapatmalısın. Ülkende dolanan sermaye senin alın terin olmalı. Türk mühendisinin aklından, göz nurundan, ilminden, sanaatından üretilmiş ve Türk milletinin mucizeler yaratan aynı zamanda hayatın her alanında kullanılan endüstriyel ürünleri ithal yerine ihraç edelim. Akla gelen her alanda ''Yüksel Türk senin için yükselmenin sınırı yok''vasiyetine ve atalarına layık olarak yaşamalısın. Bu mutlu günleri bizlere yaşatan’’
Ordu-Millet’’sayede
BU TOPRAKLAR
BU VATAN
ANADOLU BENİMDİR
BENİM MEMLEKETİMDİR.
SEVGİSİZLİKTEN ÖTE . ÖLÜM YOKTUR DİYORUM.
BİLAL GÜRER
AYVALIK.30-O8-2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder