11 Ağustos 2013 Pazar


                          




BAYRAM  BİTTİ

Kimliğimizin önemli bir parçası olan Ramazan Bayramını gelecek nesillere örnek olacak ve izler bırakacak şekilde kutladık mı acaba? 

Merhamet  duygularımızı  daha  da  kuvvetlendirerek,  hayır  kapılarını  hiç  kapanmadan  açık bırakmayı sağlayabildik mi acaba? 

Kötü arzu ve isteklerin olmaması için vicdanımızı daha da kuvvetlendirebildik mi acaba?

Kırık  kalpleri  ve  solgun  yüzleri  güldürmek,  onları  sevindirmek  için  arayış  içinde  olduk  mu acaba? 

İyilik yapmak, aç doyurmak, çıplak giydirmek için, ruhumuzu ve nefsimizi temizleyerek yüzü açık, anlı pak garibanları arayıp bulduk mu acaba?

Unuttuklarımızı hatırladık mı acaba?

Yitirdiklerimizi  kabirleri  başında,  eski  mutlu  günleri  unutmayıp  aklımızda  olduklarını  birkaç damla gözyaşı ve dualarla andık mı acaba?

Kırdıklarımızın bizi affetmesi için çabamız oldu mu acaba? 

Ya şu üç günlük dünyada mal ve makam için nefislerine uyarak gönül kıranların, üzenlerin af isteklerini bağışlamak için ne düşündük acaba? 

Sevdiklerimize  sevdiğimizi,  unutmadığımızı,  her  günü  günahsız  geçirmek  için  çaba harcamalarını söyledik mi acaba? 

Samimi  duygularla  Allah  rızası  için’’yardım’’örgütlerine  fitre  ve  zekâtımızı  verdik  mi,  iyi niyetle yaptığımız yardımlarla, kimler ne bayramlar kutluyor, yardımımız amacına ulaştı mı acaba?

Bayram geldi ve gitti. 

Yaşadıklarımızın az da olsa tadını alabilmek güzel olmalı. Yardımını ‘’Allah rızası için’’deyip verenlere, alın teriyle kazandıklarından açları doyuranlara, toplumun sırtından geçinmeden helalinden  kazandıklarıyla  dua  alanlara,  cimrilikten,  dünya malına tutkunluk  duygularından kurtulup yoksulları, kimsesizleri sevindirenlere ne mutlu…

Ya bugün? 

Bayram  gelse  de,  bayramı  değil   tatili  nerede  geçirelim,  nerede  iyi  eğleniriz   diyenler  az değil(!). 

Telefon  açarım,  mesaj  atarım,  internetten  mail  ile  yazışırım…  Bu  bayramda  böyle  geçer, diyenlere ne demeli? Bayramı töremizin gerekleri ile kutlayanlar da, nerede o eski bayramlar deyip  dursun.  Geçmişte  kalan  özlemlerini  ve  hasretlerini  anlatır   büyüklerimiz.  Bayram namazından  sonraki  o  bayramlaşmaları…  Oradaki  zariflikleri…  İsrafın  olmadığı  ve yoksulların da düşünülerek yaptırılan bayramlık giysileri... Bayram için hazırlanan yemek ve o büyük ikram sofralarında ki mutlulukları... Uzaktan gelenlerle yapılan sohbetleri...  

Harçlık  vermek  zenginin  süsüymüş.  Ziyaretler  sevginin,  saygının  gülüymüş.  Mazeretler gelmeyenin  suçuymuş. Çorba bile misafiri özlermiş, gelsin diye  yollarını beklermiş. Zengin fakir karışırmış, olmazmış insanlar arasında farklar...

Bayramlar; 

Zalimin zulmünü yensin, öfkenin çığlığa dönmesini engellesin. 

Allah’a  iyi  bir  kul,  ülkesi  ve  milletini  seven  tertemiz  yürekli  insanlar  olarak  yaşmamızı sağlasın. 

Ülkemizde  ilmin  gelişmesini,  bilginin  insanları  güzelleştirmesini,  sanatın  gelişmesini sağlasın. 

Sosyal ahlakın yücelmesini, fakir, yoksul, dul, yetim ve gariplerin düşünülmesini sağlasın.

Nefsin esaretinden kurtulmuş olarak kimseye kötülük ve eza vermeyelim. 

Başkasının eza ve kötülüğüne sabredelim. 

Adil  olalım.  Dilimizi  ve  kalemimizi  iyi  kullanalım,  vurup  yaralamasın…  Zira  o  yara  dikiş tutmaz. 

Mutlu olmak ve mutlu yaşamak için üç şeyi unutmamak gerekir… ’’İnanç - umut ve sevgi.’’ 

Üçünün  arasında  da  en  büyüğü  ’’sevgidir.’’  Kullanılmakla  azalmayan  tek  enerji  kaynağı sevgidir. Birçok şeyi inançla seven insanlar için cennet hayatın ta kendisidir. 

Ne  kadar  çok  şeyi  büyük  bir  hevesle  seversek,   cenneti  şu  anda  yaşamaya  o  kadar yaklaşmış oluruz. 

Hepimiz her iki cihanda da cennette olalım. Her günümüzü bayram gibi yaşayalım.

                                                                                                   Bilal GÜRER

                                                                                                  Ayvalık 11.08.2013      



1 yorum: