BAYRAM BİTTİ
Kimliğimizin önemli bir parçası olan Ramazan Bayramını gelecek
nesillere örnek olacak ve izler bırakacak şekilde kutladık mı acaba?
Merhamet duygularımızı daha da
kuvvetlendirerek, hayır kapılarını hiç kapanmadan
açık bırakmayı sağlayabildik mi acaba?
Kötü arzu ve isteklerin olmaması için vicdanımızı daha da
kuvvetlendirebildik mi acaba?
Kırık kalpleri ve solgun yüzleri
güldürmek, onları sevindirmek için arayış
içinde olduk mu acaba?
İyilik yapmak, aç doyurmak, çıplak giydirmek için, ruhumuzu ve
nefsimizi temizleyerek yüzü açık, anlı pak garibanları arayıp bulduk mu
acaba?
Unuttuklarımızı hatırladık mı acaba?
Yitirdiklerimizi kabirleri başında, eski
mutlu günleri unutmayıp aklımızda olduklarını
birkaç damla gözyaşı ve dualarla andık mı acaba?
Kırdıklarımızın bizi affetmesi için çabamız oldu mu acaba?
Ya şu üç günlük dünyada mal ve makam için nefislerine uyarak gönül
kıranların, üzenlerin af isteklerini bağışlamak için ne düşündük
acaba?
Sevdiklerimize sevdiğimizi, unutmadığımızı, her
günü günahsız geçirmek için çaba harcamalarını
söyledik mi acaba?
Samimi duygularla Allah rızası
için’’yardım’’örgütlerine fitre ve zekâtımızı
verdik mi, iyi niyetle yaptığımız yardımlarla, kimler ne
bayramlar kutluyor, yardımımız amacına ulaştı mı acaba?
Bayram geldi ve gitti.
Yaşadıklarımızın az da olsa tadını alabilmek güzel olmalı.
Yardımını ‘’Allah rızası için’’deyip verenlere, alın teriyle
kazandıklarından açları doyuranlara, toplumun sırtından geçinmeden helalinden
kazandıklarıyla dua alanlara, cimrilikten, dünya
malına tutkunluk duygularından kurtulup yoksulları, kimsesizleri
sevindirenlere ne mutlu…
Ya bugün?
Bayram gelse de, bayramı değil
tatili nerede geçirelim, nerede iyi eğleniriz
diyenler az değil(!).
Telefon açarım, mesaj atarım, internetten
mail ile yazışırım… Bu bayramda böyle
geçer, diyenlere ne demeli? Bayramı töremizin gerekleri ile
kutlayanlar da, nerede o eski bayramlar deyip dursun. Geçmişte
kalan özlemlerini ve hasretlerini anlatır
büyüklerimiz. Bayram namazından sonraki o bayramlaşmaları…
Oradaki zariflikleri… İsrafın olmadığı ve yoksulların
da düşünülerek yaptırılan bayramlık giysileri... Bayram için hazırlanan yemek
ve o büyük ikram sofralarında ki mutlulukları... Uzaktan gelenlerle
yapılan sohbetleri...
Harçlık vermek zenginin süsüymüş.
Ziyaretler sevginin, saygının gülüymüş.
Mazeretler gelmeyenin suçuymuş. Çorba bile misafiri özlermiş,
gelsin diye yollarını beklermiş. Zengin fakir karışırmış, olmazmış
insanlar arasında farklar...
Bayramlar;
Zalimin zulmünü yensin, öfkenin çığlığa dönmesini
engellesin.
Allah’a iyi bir kul, ülkesi ve
milletini seven tertemiz yürekli insanlar
olarak yaşmamızı sağlasın.
Ülkemizde ilmin gelişmesini, bilginin
insanları güzelleştirmesini, sanatın gelişmesini sağlasın.
Sosyal ahlakın yücelmesini, fakir, yoksul, dul, yetim ve
gariplerin düşünülmesini sağlasın.
Nefsin esaretinden kurtulmuş olarak kimseye kötülük ve eza
vermeyelim.
Başkasının eza ve kötülüğüne sabredelim.
Adil olalım. Dilimizi ve kalemimizi
iyi kullanalım, vurup yaralamasın… Zira o
yara dikiş tutmaz.
Mutlu olmak ve mutlu yaşamak için üç şeyi unutmamak gerekir…
’’İnanç - umut ve sevgi.’’
Üçünün arasında da en büyüğü
’’sevgidir.’’ Kullanılmakla azalmayan tek enerji
kaynağı sevgidir. Birçok şeyi inançla seven insanlar için cennet
hayatın ta kendisidir.
Ne kadar çok şeyi büyük bir
hevesle seversek, cenneti şu anda yaşamaya
o kadar yaklaşmış oluruz.
Hepimiz her iki cihanda da cennette olalım. Her günümüzü bayram
gibi yaşayalım.
Bilal GÜRER
Ayvalık 11.08.2013
Tebrikler..
YanıtlaSil