2 Ağustos 2013 Cuma





      DOĞRU İLE ÇELİŞKİYE DÜŞME:

      Gönül istiyor ki bir kültür seferberliği başlatılsa ve ‘’Türk insanı’’, bozulan kültürel değerlerini düzeltmek ve bozulmak istenen kültürel değerlerinin korunması için bir çaba içine girse. Özümden ayrılmakla kazancım ne, zararım ne muhasebesini yapsa. Girdiği çıkmaz sokaklar da başına gelecekleri görebilse. Bu kötü gidişe dur demek için insanımızın ışığı araması. Işığın ruhumuzdaki karanlıkları silmesini, kültürel değerlerimiz üzerinde oluşan tahribatların tamir edilmesi lazım. Şimdiye kadar oluşan kültür bozulmaları sonucunda; toplumda ki bunalım had safhaya gelmiş durumda. Kime baksanız gergin, stresli. Halinden memnun değil. Gözlerinden alev fışkırır halde. Toplumun önemli bir kesimi  mutsuz durumda. Kimse-kimseye güvenmiyor. Kimse-kimseye saygı duymuyor. Kimse-kimseyi sevmiyor. Oysa Türk kültürün de,’’Güven’’ başarının anasıdır, beceriyi destekler,enerjiyi geliştirir,zihin güçlerini sağlamlaştırır,kudreti artırır.Bunu bilmemize rağmen ,
,bencillik esir aldı bizleri.Bu da bize,’’ kurtarıcı sevgi alevini söndürttü, öldürücü menfaat ve benzeri alevleri iyice yakarak ruhumuzun yok olmasına sebep oldu. Bencilliğimizin, hasisliğimizin, açgözlülüğümüzün, dar fikirliliğimizin ve tembelliğimizin cezasını çekiyoruz. Bundan kaçış yok. Kimse hakkını aramaya cesaret edemiyor.Yarınına güvenle bakamıyor.

      Doğruyu aramak ve yapmak için doğmadık mı? Sadece dert yanıyoruz.İnsan aldatınca da üzülüyor ,aldatılınca da üzülüyor.Zayıf noktalarımız ne bunları yeniden nasıl kuvvetlendiririz demiyor. Kaybettiğimiz güzellikleri nasıl kazandık, neden kaybettik araştırmıyor. Başına gelmeyince olanların farkında bile değil. Oysa Türk kültüründe asıl medeniyet, insanlık, efendilik, sevgidir, saygıdır, edeptir, inceliktir. Unuttuk bu değerleri. Bu değerler bizim yaşamımıza güzellikler katardı. Hakkına razı olarak yaşamayı, hak yememeyi, sabıkı, şükürcü,  kanaati, şefkati, merhameti, yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı ve tevazu içinde yaşamamızı sağlardı. Ne yazık ki bugün’’ ben’’ merkezli bir yaşamayı işimize geldiği için tercih ettik. Nefsimizin hırslarına esir olup, çıkar ilişkilerini hayatımızın dümeni yaptık. Dağı görüp tavşan denizi görüp balık olduk. Bunun adına da çağı yakaladık, ilericiyiz, aydınız, uygarız diyoruz. Bu kültür bozulmaları sayesinde he şeyin, her ilişkinin sahtesi çıktı. Madde uğruna her yol mübah oldu. Bu rezillikler, bu kepazelikler, millet hayatını mahvediyor. Bir de yeni bir kültür oluşturulmaya çalışılıyor. ‘’ya madde,’’ ya mana’’ diye. Oysa kültürümüzde;’’Siz yalnız bedenden mi ibaretsiniz de hep madde diyorsunuz? ’’Siz yalnız ruhtan mı ibaretsiniz de mana diyorsunuz? Bugün bu kültürü oluşturmak isteyenler ne bu dünya da ne de ahirette mutlu olamazlar. Oysa, dinimiz İslam ‘’hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, hemen ölecekmiş gibi ahirette çalışınız demektedir.Biz işimize ne geliyorsa onu yapıp çıkarımızı düşünüyoruz. Bu gün diyorlar ki dünya kafirin, ahiret Müslüman’ın. Hz. Ali’ye  sormuşlar:’’Efendim’,demişler,’’siz bir kimsenin cennete mi cehenneme mi gideceğini şimdiden bilebilir misiniz?’’ O da’’ evet’’ demiş,’’nasıl’’diye sormuşlar.’’Bunun için illa geleceği bilmek gerekmez. O kişinin dünya hayatına bakarım; pırıl pırıl, tertemiz bir yaşantısı var mı, herkesle güzel geçiniyor, insanlara sevgiyle yaklaşıyor, her anını dolu dolu şükür duyguları içinde geçiriyor mu? Bunları yapabilen bir kimse zaten bu dünyadayken cenneti bulmuş demektir,o ahirette de cennette olur.’’ Diye cevap vermiş. Bütün mesele dünya hayatı ile ahiret hayatını birbirinden ayırmamak, madde ile mana arasında sentezi iyi yapmak gerekir.
     
     Akıl ile bilimi ve sanatı yücelterek medeniyette ilerlemezsek gerçek güzellikleri yaşayamayız. Türk kültürü insan merkezli olduğu için insanın sosyal ve içtimai hayatında mutsuz olacağı her şeyi reddeder. Dünyada bir iyilik yapamazsan, kötülükte yapma, kötülük tohumları ekme. Daima herkese karşı iyi, sevecen, cömert, sevgi dolu fikirler üret. Keder ve gölge yerine, güneş ve sevinç, cesaretsizlik yerine ümit ve cesaret yay. Sadeliğe ve güzel alışkanlıklara yönel. Maddi ve manevi kötülük fikirlerinden uzak dur. İyilik fikirleri dostun olsun. Zihnini adalet ve doğruluk fikirleriyle besle. Kimseye zarar vermeden yaşama anlayışı ile nefsimize hakim olmalıyız. Bu ilkelerle hareket ettikçe zihin ışıklı, verimli; hayırlı fikirlerle dolar ve bu fikirler bir alışkanlık halinde iş ve uygulama alanına yayılır. İnsanlar içlerinde mükemmel bir insanı barındırarak yaşamalı, kalp kırdıysa onarmaya çalışmalı.
                                                                                                                         
                                                                                               BİLAL GÜRER
                                                                                         02/08/2013  AYVALIK


                                                                                                   


1 yorum:

  1. Kıymetli arkadaşım fikrine sağlık kalemine ve bileğine güç diliyorum,toplum olarak unutmuş olduğumuz değer ve yargıları hatırlattığın için teşekkür eder devamını bekler başarılar dilerim.

    YanıtlaSil