16 Ağustos 2013 Cuma

HAYATIN GAYESİ 

        Hayatınız boyunca muhteşem dostlara, örnek davranışlarından yararlanacağınız ve kendilerini rehber olarak seçeceğiniz kişilerle bir olma şansına sahip olun…
Hayat tam bir takım oyunudur. Yaşamınız boyunca çok sayıda insanın desteğini, yardımını ve teşvikini almadığınız sürece kayda değer bir şey yapmak mümkün olamaz. Birlikten kuvvet doğduğunu her aklı-selim bilir. Başarı; birlik, bilgi, gayret, iman ve paylaşmasını bilmekle elde edilir. Bunları gerçekleştirenlerin mağlup olmayacağını bilmemiz halinde de, özlediğimiz yaşamı gerçekleştirebiliriz.
Ter kokan başarı tatlıdır. Bu da hayatı güzel yaşamamızı sağlar. Gönlümüzce geçirdiğimiz hayat bizi mutluluğa götürür. Bu da sağlıklı ve zinde olmakla gerçekleşir. Çünkü sağlık olmadan hiçbir şey olmaz. Toplum içinde ki  ilişkilerimiz mutlu yâda mutsuz yaşamamızı sağlar. Bunları etrafımızı çevreleyenlerle elde edebiliriz. Bunlar gıda gibidir, ilaç gibidir, zehir gibidir, gıdadan vazgeçmek mümkün değil, ilaca ara sıra muhtaç olursun, zehrin her türlüsünden de kaçman gerekir.
Hilenin ve hasedin kol gezdiği çevreden uzak durmakla mutlu yaşama ulaşılır. İdeal yaşamak için, kişisel gelişimimizi tamamlamak çok önemlidir. İnsan olarak dünyayı öğrenmek, baş döndürücü gelişmeleri, ayak oyunlarını, bilhassa bilgi dünyasında ki gelişmeleri yakından takip etmek, hayatımızı öğrenmeye adamak bundan da mutluluk duymak gerekir.
Ruhsal gelişim ideal yaşamın şartlarındandır. Duyarlı ve düşünen bir beyin, üzerine düşen görev ne ise onu bilir, anlar ve faydalı işler yaparak yaşamış olur. İnsan olarak ülkeye ve dünyaya katkıda bulunmak için dünyadaki gelişmeleri  iyi görmemiz gerekir. Ve ben daha iyisini nasıl yaparımım gayretinde olunmalıdır.
              Sosyal duyarlılıkla insan kendi kendini yönetmeli, nefsin kirlerinden arınmış bir kalp ile maddi ihtiyaçlarını da kazanmalı. Ekonomik gücünün sayesinde, kendini maddeten güvende hissetmelidir. Fakirlik idealimizdekini yaşamamızı engeller. Yoksulluk kemer sıktırır, ahlak ve namusun gevşemesine sebep olur. Örf ve adetler de engelleyici faktör olma özelliğini yitirince, yoksulluk rüzgârı, her tozdan  önce fazileti süpürür ve yok eder.
İki türlü fakirlik vardır. Manevi fakirlik ve maddi fakirlik. Ne dünyayı red ve terk ederek yaşayacağız, ne de dünya malına sahip olmak için insanlıktan çıkacağız. Birisi alt çene diğeri de üst çene. Birisi olmadan diğeri bir işe yaramaz. Bizim İslam anlayışımıza göre dünyayı imar görevi insana verilmiştir. İster dünyayı cennete, ister cehenneme çevir... Bu senin elinde. Zenginler ve yoksullar arasında sosyal yardımlaşma müesseseleri ile sosyo-ekonomik güvenliğin sağlanması için kurulan köprülerle  toplumda hayatlarını zor şartlar altında sürdüren yoksullara, yetimlere ve muhtaçlara ideal hayat şartlarında yaşayabilmeleri için  uygun ortam sağlanmıştır.
Hayatı güzel veya çirkin yapan biziz. Yeter ki ondan olmayacak şeyler istemeyelim. Yaşamanın gayesi,  hem yaşamayı hem de yaşatmayı şerefle başarmakla gerçekleşir. Eğer ömrünüzü değeri olan işlere, insanlığı mutlu edecek çalışmalara, gerçek sevgilere, öldükten sonrada yaşayacak eserler bırakmak için geçirirseniz hayatı yaşamış sayılırsınız. Faydası olmadan yaşadığın hayat öldükten sonra seninle gömülür. Hayatta daima acı ile tatlı karışık olarak yaşanır. Onun için acı çektirecek çirkinliklerden korumak ve korunmak bizim yaşama biçimimiz olmalı.
Yaşamınız boyunca adil olun… İnsanlar adaletsizlikten nefret ederler. Her türlü durumda adil ol, kimseye ayrıcalık tanıma. Dünya ahrete böyle götürülür. Doğruluğu arayarak, doğru işler yaparak yaşamak lazım. Doğru söyleyen, yanlışlara yanlış diyen olalım da varsın bunu yapana aptal desinler. Bilmeliyiz ki, kap temiz değilse içine koyduğun her şey bozulur. Yeni nesli hayata hazırlarken, temiz duygulu, doğru yol gösterici, iyi ve bilge öğreticilere teslim etmeliyiz. O zaman istediği hayatı zevk ve neşe içinde yaşama şansına sahip olur. Unutulmamalıdır ki, ''güler yüz altın anahtardır''.
Kötü alışkanlıklara esir olmadan yaşamak lazım. Kötü alışkanlıklar yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar. Oraya yerleşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki, kendisine gözlerimizi dahi kaldırmamıza izin vermez ve onun esiri oluruz. Zalimlikler, zorbalıklar, döneklikler ve güzel alışkanlıkların tohumları çocuk yaşta filizlenir sonra büyür ve gelişir. Ağaca şekil fidanken verilir. Ağaç yaş iken eğilir. Bir amaç için yaşayan ve o amaca ulaşmak isteyen, kendine ve herkese dost olan insanlar olmalı çocuklarımız.
Başarının sahibi çok olur. Ya suçların, olumsuzlukların ve başarısızlıkların? Bunlara kimse sahip çıkmaz. Dünya nimetlerini zekânızı iyi kullanarak elde edebilirsiniz. Hatta bir gram zekânızla oluşumu asırlar  alan, toplumların  yaşamında önemli olan kültürü de  bozabilirsiniz. Allah yaşamamız için her şeyi yaratmış. İnsan hangi yaşta, mevkide olursa olsun yaptığı ve yapacağı işler de en iyi olmak zorunda olduğunu bilerek yaşamalı. Yapılan her işe ressamın resim yaparken gösterdiği özeni göstermeli. Her işimizde ''ahlaki'' değerler ön planda olmalıdır. Yaşayışımıza dirlik düzen hâkim olmalı. Dik kafalı da, inatçı da, sabit fikirli de olmadan yaşamak gerekir. Ne cimri, ne kıskanç, ne müsrif, ne kararsız, ne sıkıcı, ne aptal, ne sorumsuz, ne de yalancı ol. Mevlana'nın  ''ya göründüğün  gibi ol ya da olduğun gibi görün'', sözü ne kadar önemli bir söz. Görevimiz neme lazımcı olmadan gördüğümüz ayıpları düzeltmek, kötü davranışlara ve işlere karşı çıkmak olmalıdır.
Dostluğun gerçek olanını yaşayın. Dostunu kendine çekmekten çok,  kendin onun için daha fazla fedakârlık yapmaya çalış. Kendini bilen, alçak gönüllü olan, kendine güvenen, bilgi ve doğruluğun savunucusu olarak büyüklük duygusuna karşı olan, olarak yaşa. Allah sevgisi kalbe ait bir olaydır. Allah'ı tam olarak sevmek insanın şahsiyetinde olumlu değişiklere yol açar. Onu, olgun ve kabiliyet sahibi bir insan haline getirir.
Allah’a hakiki kul olarak yaşa ki, mutlu olasın.

Bilal GÜRER
alık 15.08.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder