HEDEFE ULAŞMAK İÇİN;
''NAMUSLU OL, DÜRÜST YAŞA''
NAMUSLU VE DÜRÜSTLÜK ANLAYIŞININ UNUTULUP GİTTİĞİ,
KISA YOLDAN,
İNSANLARIN, DOĞRULUK İLE İLGİLİ DEĞER YARGILARINI HİÇE SAYARAK
''HAK'' ETME GİBİ KUTSAL İNSANİ DEĞERLERİ HİÇE SAYARAK,
İNSANA YAKIŞMAYACAK DAVRANIŞLAR VE DÜŞÜNCELERLE SERVET,
YÖNETİM KADROLARINDA SÖZ VE YETKİ SAHİBİ OLMAK İÇİN
YARIŞTIĞI BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ.
BİRÇOK İNSANIN SAHTEKARLIKLA GÜÇ, ETKİNLİK VE SERVET ELDE ETTİĞİ GÜNÜMÜZDE İNSANLAR NEFSİ DÜŞÜNEREK BAŞKALARININ MUTSUZLUĞU ÜZERİNE KENDİ MUTLULUKLARINI İNŞA EDEBİLİYORLAR.
OYSA BİLMELİYİZ Kİ;
SERVET VE DÜRÜSTLÜK BİRBİRİNİ İTEN DEĞİL TAMAMLAYAN İKİ OLGUDUR.
SERVET İLE DÜRÜSTLÜĞÜN İÇ İÇE OLMASI GEREKTİĞİNİ BİLEREK
'BAŞARI DÜRÜST OLARAK ÇALIŞILDIĞI,
AÇIK SÖZLÜ, DOĞRU OLUNULDUĞU ZAMAN ELDE EDİLİR.'
DİYE DÜŞÜNMELİYİZ.
HAKKIMIZ OLAN DÜZEYDE İYİ BİR HAYAT YAŞAYABİLMEK İÇİN BAŞARIYI HEDEFLEYEN SORUMLULUK SAHİBİ OLMAK, İÇ DÜNYAMIZI DOĞRU İŞLERE YÖNLENDİREREK.ALÇAĞA DEĞİL, ÜZERİNDE HER SABAH PARLAK BİR GÜNEŞİN DOĞDUĞU ZİRVEYE BAKMALIYIZ. BU DA ''CESUR VE DÜRÜST'' OLARAK ÇALIŞMAKTAN GEÇER. BAŞARI DÜRÜST OLARAK ÇALIŞILDIĞI, AÇIK SÖZLÜ VE DOĞRULUKTAN AYRILMADIĞI ZAMAN ELDE EDİLİR.
'' DOĞRU İŞLERİN GÖLGESİ DE DOĞRUDUR''
MUTLU YAŞAMAK VE HEDEFE VARMAK İÇİN;
İNSANLAR KENDİLERİNDE SAKLI YETENEKLERİ NELERSE ONLARI ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN SAVAŞMALI.
YENİ VE GELECEK VAAD EDEN HEDEFLERE YÖNELEREK ÇALIŞMALI.
HİLEKARLIĞIN İNSANI HER ZAMAN KÜÇÜLTTÜĞÜNÜ BİLEREK, KİŞİLİKTE OLUŞAN ÇATLAKLARI HİLELERLE ÖRTMEDEN DOĞRU TAMİR EDEREK,
YAPTIKLARI İŞLERİNDE İNSANİ DEĞERLERİ ÖN PLANA ALMALI
HEDEFE VARMAK İÇİN;
İNSANLAR, KİŞİSEL ÖZGÜRLÜK, DÜRÜSTLÜK, BAĞIMSIZLIK, BEDENSEL, ZİHİNSEL VE RUHSAL SAĞLIK VE DE YAŞAMA SEVİNCİNİN OLDUĞU, İÇ DÜNYASININ OLUMLU, RUH YAPISININ SAĞLIKLI OLMASINA ÖNEM VERMELİDİRLER.
İÇİNDE İNSANİ DÜŞÜNCELERİN OLDUĞU DÜŞÜNCELER ,
ENGELLERİ KOLAY AŞMAKTA CESARET VE ENERJİ VERİR.
VE DE İNSANIN ENERJİSİNİ EMEN KORKU, YALAN, SAHTEKARLIK ALIŞKANLIKLARINDAN KURTARIR.HAYATIN YAŞANIR HALE GELMESİNİ SAĞLAR AYRICA.İNSANLARI YÜREKLENDİRİR,
İNSANLAR, DÜRÜST OLARAK, BAŞARIYI HEDEFLEYEN VE SORUMLULUK SAHİBİ OLARAK BİR TOPLUMDA YAŞAMAK İSTİYORSA;
HER İNSAN,KENDİ YÜKSELİŞİ İÇİN,
HEYECAN VE COŞKU OLMADAN BAŞARININ DA OLMAYACAĞINI BİLEREK,
BAŞKALARI İÇİN DE COŞKU DUYARAK YAŞAMALI,
İNSANI KÜÇÜLTEN HER DAVRANIŞTAN KENDİSİNİ KURTARARAK,
KENDİSİNİ KENDİ GELİŞİMİ İÇİN MOTİVE ETMELİ,
KENDİ GÜÇ VE YETENEĞİNİN FARKINDA OLMALI,
KENDİ CESARET VE YARATICILIĞINI HAREKETE GEÇİRMELİ
VE KENDİNE GÜVENEREK DÜRÜSTLÜKTEN AYRILMADAN HEDEFE İNSANIN MUTLULUĞUNU KOYARAK YÜRÜMELİDİR.
ŞEYH EDEBALİ'NİN DEDİĞİ GİBİ
''İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN''
HER İNSAN VE TOPLUM OLUMLU DÜŞÜNCELER İÇİN YAŞAMALIDIR.
İNSANLAR;
'' DEVLETİN SİZLER İÇİN NELER YAPTIĞINA, YAPACAĞINA DEĞİL,
SİZLERİN DE DEVLETİNİZ İÇİN NELER YAPTIĞINIZA, YAPACAĞINIZA KAFA YORMANIZ GEREKİR''
.
''DEVLET OLMADAN MİLLET,MİLLET OLMADAN DEVLET OLMAZ''
HAK YEMEYEN, HAK YEDİRMEYEN VE ADALETİ İLE GÜÇLÜ BİR DEVLETİN GÜCÜ AHALİSİNİN GÜCÜDÜR.
ALMAKLA VERMEK ADALETLİ OLMALI.
TERAZİNİN AYARI BOZULURSA HUZURUNDA BOZULACAĞINI,
ADALETİN OLMADIĞI YERDE ZULMÜN OLACAĞINI BİLMELİYİZ.
RAKİBİMİZ HAKSIZLIK YAPANLAR, İKİ YÜZLÜ DAVRANANLAR OLMALI,
HEDEFE VARMAK İÇİN MÜCADELEMİZDE,
BU ANLAYIŞI ORTAK YAŞAMANIN PRENSİBİ KABUL ETMELİYİZ. İŞTE O ZAMAN HEDEFE ULAŞMIŞ OLURUZ.
''KUŞLAR KANATLARINI ORTAK ÇIRPINCA HEDEFLERİNE KOLAYCA ULAŞIRLAR''.
TOPLUMDA ORTAK YAŞADIĞIMIZA GÖRE,
OLUMSUZ DÜŞÜNCE VE YAŞAMA ÇEMBERİNİ KIRARAK DOĞRU UĞRUNA OLUMLU DÜŞÜNME VE YAŞAMAYI ,
OLUMLU GÜCÜN, UMUT, GÜVEN, CESARET VEREREK KABİLİYETLERİMİZİ ORTAYA ÇIKARDIĞINI BİLMELİYİZ
,
GÜNÜMÜZDE AKILLARA DURGUNLUK VEREN TEKNOLOJİK GELİŞMELER ,
HİÇ BİR ŞEYİN SAKLI VE GİZLİ KALMASINA İZİN VERMİYOR,
MIZRAK ÇUVALDA SAKLANMIYOR, KOKUNUN TADI SAKLANMIYOR,
BU GELİŞMELERİ SAĞLAYANLAR HAKLI OLARAK GURUR DUYACAKLAR VE ONLAR DİYORLAR Kİ;
''GÜNÜ GELDİĞİNDE BOYANIZ MEYDANA ÇIKACAK''
AMA;
HER ŞEYİ AÇIK,MENFAATTEN,UZAK VE İNSAN İÇİN ÇALIŞANLAR HARİÇ.
DÜRÜST YAŞA ZENGİN OLACAKSAN BU FELSEFEYLE ZENGİN OL ANLAYIŞINI HEDEFİMİZ YAPMALIYIZ.
HİÇ BİR ŞEYİN KÖLESİ OLMADAN,
RUHUMUZU KARANLIKLARDAN KURTARIP,
SEVGİDE CÖMERT, DÜŞÜNCEDE ERDEMLİ,
GERÇEKÇİ,
DOĞRU İŞLERİN ADAMI,
KENDİSİ MUTLU OLAN VE TOPLUMUN MUTLULUĞU İÇİN ÇALIŞAN OLURSAK
HEDEFE O ZAMAN VARMIŞ OLURUZ .
BİLAL GÜRER
05 ARALIK 2013
5 Aralık 2013 Perşembe
7 Kasım 2013 Perşembe
ATAM
MAZİMİZE DÖNÜP BAKTIKÇA
BİZ MİLLET OLARAK
NE SAVAŞLAR, YOKLUKLAR...
NE FELAKETLER, NE AFETLER GÖRDÜK.
SIRT SIRTA VEREREK,
YÜREK YÜREĞE...
DİPSİZ VE KARANLIK TÜNELLERDEN
GÜN IŞIĞINA
MUTLU GÜNLERE,
İFFETLİ ANANIN,CESUR BABANIN
FEDAKARLIKLARIYLA GELDİK..
YOL GÖSTERDİ SÖYLEVLERN.
İNANÇ, GÜÇ DOLDURDU İÇİMİZE
VECİZ SÖZLERİN.
HALK HEP EN ÜSTÜNDÜR DİYEREK,
TÜRK
YENİDEN DÜNYAYI AYDINLATSIN DİYE
''EGEMENLİK KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR''
DEDİN.
EKONOMİMİZİ KEMİREN KAPİTÜLASYONLARI KALDIRDIN,
ARTIK ''MİLLİ EKONOMİ''
DEVRİ DİYEREK
KALKINMAMIZA ENGEL OLAN HER YOLU AÇTIN.
MEDENİ OLAN MİLLETİN
BİLGİSİZLERİN YÖNETİMİNDE OLMASIN DİYE
TÜRK MİLLETİNE İMAN, GÜVEN VE SAYGINDAN
''GENÇLİĞE HİTABEN DE''
VASİYETİNİ YAZDIN.
DİNDARDI MİLLETİM,
NE YAZIK Kİ,
OKUDUKLARINI ANLAMAZDI.
ANLASIN VE ALLAH'IN İSTEDİĞİ GİBİ
MÜSLÜMAN OLSUN DİYE,
KURAN-I KERİMİN
MEALİNİ YAZDIRDIN
BUNU DA ANLAMADIK.
UNUTUNCA YAPTIKLARINI, İLKELERİNİ;
BAYRAĞIM DA KAN ,
TOPRAĞIMDA BEREKET OLUP AÇAN
TÜRK BÜYÜKLERİNİ...
ÖZÜMÜZÜ, DEĞERLERİMİZİ DE UNUTTUK,
SEN' İ KÜLTÜRÜMÜZÜ, İDEALLERİNİ !...
MAL, MÜLK VE MAKAM HIRSIYDI BÜRÜYEN ,
GÖZLERİMİZİ.
KARANLIK ,KİRLİ YOLLARLA....
YOLDUK YÜCE MİLLETİ.
GENÇLİK DEDİK ,
CUMHURİYETİ EMANET ETTİK .
DEMOKRASİ ADINA
VEKİLLER SEÇTİK.
''DAHİLİ VE HARİCİ BEDHAHLAR'',
MEMLEKETE ZARAR VERMESİN DEDİKÇE
MEMLEKETE..
ÇOĞALTTIK NE YAZIK Kİ
AZALTAMADIK.
''HAK VE ÖZGÜRLÜK,, LERİ
ÇARPITARAK
HIRSIZ,SOYGUNCU, YAĞMACILAR TÜRETTİK.
ÇOĞALDI.
AYAKLAR ALTINA ALDIK ,
MİLLİ DEĞERLERİ.
''IRK ,RENK ,DİL-DİN..TARİKAT, MEZHEP,, DİYE
FİTNE ,FESAT İLE..
YOK ETTİK TERTEMİZ SEVGİLERİ.
MİLLİ DEĞERLERİ AYAK ALTINA
ALANLAR,
ÇALANLAR,ÇIRPANLAR
MÜNAFIKLAR
İTİBARIMIZI, PARAMIZI HEBA ETTİ.
DEVLET BABA
YÜKÜ, ÇİLEYİ HEP GARİBANA HESAP ETTİ..
İŞÇİ, KÖYLÜ, MEMUR, ESNAF, SANATKAR
BUNLAR ÜLKENİN İNCE BELİ
KAN AĞLIYOR BUNLAR ŞİMDİ
UNUTTURMAK İÇİN ESAS MESELELERİ
GÜNDEME GETİRİYORLAR
DOĞUYU, BATIYI, LAİKLİĞİ, KILIĞI, KIYAFETİ
KONUŞMA DİLİNİ
TÜRKÇE Mİ,
LAZCA MI, ÇERKEZCE Mİ,KÜRTÇE Mİ.
AĞRILI'MI, EDİRNELİ' Mİ
EĞER BOZULURSA DEVLETİN YAPISI
BUNDAN ZARAR GÖRÜR DEVLETİN AHALİSİ.
YÜCE ATAM,
TESLİM OLMAYAN
TÜRK MİLLETİNİN KURTULUŞU İÇİN
19 MAYIS 1919 DA
ÜÇ YÜZ YILLIK KÖTÜ GİDİŞE
''İŞGALE, HİÇBİR KUVVETE BOYUN EĞMEYECEĞİZ''
DİYEREK ÇIKTIĞIN SAMSUN'DA
19 MAYIS 1919' DA
TUTUŞTURDUĞUN KURTULUŞ MEŞALESİ
CAN VERDİ KARAMSAR YÜREKLERE.
TÜRK MİLLETİNİN SOYLU DİRENİŞİ
DERS VERDİ EMPERYALİST MİLLETLERE,
DÖNEK DÜNYAYA.
UMUT OLDU İŞGAL ALTINDAKİ ÜLKELERE.
ATAM,
YAŞASAYDIN DA GÖRSEYDİN
BU GÜNKÜ HALİMİZİ
AYAKLAR ALTINDA İNSAN HAKLARI,
DEVİR
''HEM SUÇLULARIN HEM GÜÇLÜ;; LERİN DEVRİ .
GÜÇLÜYSEN
HAKSIZ DA OLSAN HAKLISIN
YALAN, DOLAN, İKİYÜZLÜLÜK
DALKAVUKLUK
ÇOK PARA EDER OLDU.
NEREDE? ,
YÜREĞİMİZİN KILCALLARINI TİTRETEN
MEVLANALAR,YUNUSLAR ?
FİKİR BABALARIMIZ
,ZİYA GÖKALP' LER,AHMET YESEVİ' LER?
İSTİKLAL MARŞI' NIN ŞAİRİ MEHMET AKİF' LER ,..
GÖNÜL İNSANLARI
ŞEYH EDEBALİLER,HACI BEKTAŞİ VELİLER
SAZIYLA ,SÖZÜYLE
KALEMİYLE, SÜNGÜSÜYLE
EN BEREKETLİ YAĞMUR OLAN
ALIN TERİYLE
ANADOLU'MUN VERİMLİ TOPRAĞINA
CAN VERENLER...
ANLAMADIK,
ANLAYAMADIK SİZLERİ.
BAYRAĞIMIZDA RENK VE ANLAM OLAN ŞEHİTLERİ...
VATAN İÇİN ÖLENLERİ.
AKITILAN KANLARI,
ADANAN CANLARI.
GERİDE KALANLARI...
YETİMLERİ, GAZİLERİ, DULLARI...BİR EVLEK TOPRAĞI BİLE OLMAZKEN
BİR AVUÇ TOPRAK İÇİN
SINIRA KOŞANLARI...
ŞEHİDİNİN ARDINDAN
''VATAN SAĞ OLSUN ! DİYEN BABALARI,
DUL ANALARI,
YETİM KALMIŞ ÇOCUKLARI...
NASILDA UNUTTUK!
YAPTIKLARINI, İDEALLERİNİ,
GÖSTERDİĞİN HEDEFLERİ.
AKLIMIZI KULLANIP
İLİM,FEN VE MEDENİYETLE
ÜRETMEK YERİNE TÜKETMEYİ.
ÇALIŞMAK YERİNE
TEMBELLİK,MİSKİNLİK,BEDAVACILIK
YALAN,HİLE GEÇİM KAYNAĞI OLDU.
ATAM,
AF İSTİYOR VATANI BÖLMEK İSTEYENLER,
NİCE GÜNAHSIZLARI MEZARA SOKANLAR
DÜŞÜNÜLMÜYOR,
BAĞIMSIZ VE HÜR YAŞAMAMIZ İÇİN
HAİN KURŞUNLARA GÖĞÜS GERENLER,
VATAN İÇİN MEZARA GİRENLER.
YÜZÜMÜZ VAR MI KARŞINA GEÇMEYE?
ATA'M,
CEZA BİZE HAKTIR.
BİLAL GÜRER
BURSA
10 KASIM 2013
23 Eylül 2013 Pazartesi
EVLİLİK ELBİSESİ '' 2 ''
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Nahl: 80
Her kuş kendi yuvasına sığınır, orada çoğalır, orada kanatlanır ve oradan
Sebepli yere uçar.
Her gün, bugün Allah rızası için ne yapacağız? diyerek güne başlayınız.
Evimiz de her gün daha iyi, daha güzel mutluluklar yaşamak için her sabah dünyanın yeniden kurulduğu, taze bir başlangıcın her anını değerli bir armağan gibi görerek güne başlayalım. Evimizden çalışmak için ayrılırken insanlara mükemmel hizmetler hizmetler vermenin yollarını arayarak yola çıkalım. Bu mükemmelliğe layık olmayan insanları da olduğu gibi kabul edelim. Bilmeliyiz ki her insanın olumlu yönleri de vardır, olumsuz yönleri de. Etrafımızda gördüğümüz olumsuzlukları düzelteceklerine inandığımız kişilere yapıcı bir biçimde gönülleri incitmeden söylememiz gerekmektedir. Bu toplumsal vicdanın gereğidir. Önce evimiz, komşularımız, çevremiz, iş arkadaşlarımız ve olması gereken her yerde, mutluluğa giden yolu önce biz açacağız. Bunu kırmadan, dökmeden, incitmeden yapmalıyız ve hayatı güzele götürmek için pusulamız doğruyu göstermelidir. İnsani olmayan olaylara karşı korkmadan, kötü düşünmeden, paniğe kapılmadan, sağlıklı düşünerek, mücadele etmeliyiz. Unutmayalım ki hayat bir mücadeledir. Bu mücadele de her anı değerli kılmak, başkalarının hayatlarında olumlu bir değişim için, şifa dağıtan insan olmak lazımdır. Özlemimiz yaşamanın temel kurallarını kültürümüze göre düzenleyerek, yaşama biçimimizin temel yasalarını anlayarak, dünyada daha üst seviyede yaşamak olmalıdır. İstemeden de olsa başkalarına zarar vermekten korkmalıyız. Mutlu yaşamak istiyorsak kendimizden çok şey verip, fedakarlığın büyüğünü yapan biz olalım, karşımızdan da bu fedakarlığın azını bekleyelim. Sevgi vermekten mutlu olarak yaşamayı ilke edinmek, iki yüzlü olmamızı engeller, bu davranışları yaparak yaşarsak, yaşama enerjimizle başkalarını koruma, yardımcı olma ve huzurlu olmamızı sağlarız. Sevdiğin her şey büyüktür. İçi sevgi dolu insanın dünyaya bakışı da güzelliklerle doludur. Sevmek için,seven olmak gerekir. Kalbi değil aklı sevginin merkezi yaparsak her şeyimiz sevgi ile daha da güzelleşir. Bilmeliyiz ki biz insanları güzelleştiren inançlarımız, kalbimiz değildir, aklımız ve onun idaresinde ki davranışlarımızdır. Yaptığımız her şeyi farkında olarak yapalım ki hesabını da iyi -kötü verebilelim. Hayatı ne kendimize, ne de çevremize zehir etmeden gül yüzümüz de daima tebessümün olmasını sağlayalım. Bu düşüncelerimizi işimiz ne ise ona da yansıtmalıyız. Güç ve bilginden herkesin yararlanmasını sağlamalısın. Bilgi ve kabiliyetlernle iş yapmanın yanında daima gelişme içinde olmalısın. Her zaman net, planlı, sorumluluğunun bilincinde, ve zamanı iyi yönetirsen mutluluğu hem yakalar hem de ürettiklerinden fayda gören insanlar mutlu olurlar.
Günümüzde çileleri de mutlulukları da çoğaltan sebepler artmakta. Allah'a iyi bir kul olmayıp hem bu dünyaya hem de ahirete çalışmazsak kendi kendimize kötülük yaparız. Bunun içinde ruh ve madde arasındaki oranı iyi sağlamalıyız. Sağlayamazsak, kötü işlerin olacağını bilmeliyiz. İnsanın kendi kendisine yapacağı en büyük kötülük, aklı ile gönlü arasına fesat sokmaktır. Oysa, akıl ve gönül, birbirine zıt değil, birbirini tamamlayan iki önemli kuvvettir. İki ilahi cevherdir. Biri alt çene birisi de üst çenedir. İnsan özünden uzaklaşırsa, kendini tanımaz, aslını bilmez, şahsiyetini, kendini inkar eder. bu da insanda bunalıma sebep olur. Oysa kimliğimizin ne olduğunu düşünüp, kendi özümüze, aslımıza uygun işler yaparsak mutlu oluruz. Kendi kendimize yabancılaşmadan, sosyolojik ve kültürel açıdan da tıpkı özüne uzak kalman milli kimliğini zamanla kaybolmasına ve başka kültürlerin etkisinde kalmasına sebep olur. Bu acı son seni taklitçi, tüketici yapar. Örfünü, adetlerini, ananelerini unutturur kısacası kültürünü bozar seni senden uzaklaştırır. Maddenin esiri yapar. Üretmeden, tüketen olursun. Olmamak için de, iş ahlakını geliştirerek namerde muhtaç olmamak için medeniyette kalkınmak görev ve bilincinde olmalıyız. Duyarlı olup, duyarlı düşünerek ilmin insanlara aktarılması, onların bilgili kılınması, san'atın yaygınlaşması, sosyal ahlakın yüceltilmesi; fakir, yoksul, dul, yetim, garip insanlara ırk, dil,din cins ayrımı yapmadan yardım etmek akıl ile gönlün müşterek davranışı, yani huyumuz olmalıdır. Kültürümüzde insanlara hizmet, için önce aklı, ilmi ve bilgiyi geliştirmek lazım. Zeka ve yaratıcılığımızla çaresizliklere çare olalım. İşte o zaman hayat yaşamaya değer olur. Allah'la barış ve biliş içinde yaşadığın zaman, bu dünyan da, öbür dünyan da güzelliklerle dolacak cenneti yaşarsın. Yaşadığın her günde insana yakışmayan bir hareketin, düşüncen, işlenen bir günahın, bir kimseyi kırmak, incitmek, başkasının hakkını yemek,ya da bencil bir davranışın olmasın. Bu davranışlar seni insanlıktan çıkartır. Başkalarının mutluluklarını engelleme. Allah bu kulları sevmez, bu davranışlar yeni nesilleri yetiştirecek ana-babaların davranışı olmamalı. Allah'a yakın olmak istiyorsan Allah'ın istediği gibi ol. Yüreğin sevgi ile dolu olsun. Mutluluğu üreten, vücudun sağlığına bağlıdır. Dilimiz, huyumuz, hareketlerimiz hep güzel olsun ki her yer güzelliklerle dolu ola.
Mutluluğu hiç bir şarta bağlamadan yaşamak lazımdır. Mutluluk şarta bağlı olmaz. Zihnini ve zihniyetini kirletmeden yaşa ki. Yurdun mesut, yuvan bahtiyar olsun. Başkalarına muhtaç olmak zorunluluk değilse kötüdür diyerek çalış,.İraden beyin gücünü iyi yönlendirerek her anı birbirinden güzel hale getirsin, çünkü; fikrin iyisi seni Hakka götürür. Başarısızlıktan kaçınalım, başarılı olmak için adil olarak çalışmak gerekir. Güçlü yönlerimizi geliştirerek öne çıkarıp,zayıf yönlerimizin etkisini aza indirelim. Sorumluluk taşımak meziyetimiz olmalı ve neyi ne zaman nasıl yapacağımızı bilmeliyiz. Zamanın kıymetini bilerek dünyada aklın ürettiği tüketim araç ve gereçleri ile birlikte zaruri olarak vazgeçemeyeceğimiz buluşlar da ki değişimin beklediğimizden hızlı olduğunu düşünüp yapmak istediklerimizi bir an önce yapmalıyız. Yoksa sona kalan dona kalır durumuna düşeriz. Mecbur kalmadan değişmeliyiz. Planlamacı üretir, takip edemeyenlerle, değişime karşı olan da ot gibi yaşar. Eğer yaşamak istediğimiz dünyayı kendimiz planlamazsak, başkalarının planladığı şekilde yaşarız.Başarı bağışlanmaz, kazanılır.Kendinize inanın. Yaşadığınız anı bir önceki günden daha güzel yaşamalısın. Bunu yakalamaya çalış. Gerilimden, stresten uzak kalmayı becer. Sev. Daha çok sev. Adaletsizlikten nefret et. İyi olmak kolaydır, adil olmak zordur, mükemmel olma daha da zordur. Herkese adil davran, kimseye ayrıcalık tanıma ki insanlardan saygı göresin, sevgiye layık olasın. Kuş bile yuvasından sebepsiz uçmaz. Önce neyi amaçladığımızı bileceğiz. Neyi amaçladığımızı bilmediğimiz sürece, harekete geçmemiz zor olur. İstediğimiz amaca ulaşabilmek için önce sağlıklı olmak gerekir. O olmadan hiçbir şey olmaz. Hz.Ali'nin dediği gibi ''İnsan, her şeyden önce sağlığına dikkat etmeli, çünkü, her maksadın gerçekleşmesi, vücut sağlığına bağlıdır.'' Aile içi ilişkiler de çok önemlidir. Eşinle, ailenle ve arkadaşlarınla doyurucu ilişkiler yaşamak sana mutluluk verir. Kişisel gelişim de çok önemlidir. Ruhsal gelişimine önem vererek hayatını öğrenmeye ada, kendini geliştir, bu yolculukta insanları sev, onlara yarayacak şeyler üret, ilgi ve özen göster. Günümüz mutluluklar peşinde koşarak: başkalarını korumak, onlara yardımcı olmak ve huzurlu ortamlar yaratmakla geçmeli.
BİLAL GÜRER
AYVALIK 24/EYLÜL/ 2013
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Nahl: 80
Her kuş kendi yuvasına sığınır, orada çoğalır, orada kanatlanır ve oradan
Sebepli yere uçar.
Her gün, bugün Allah rızası için ne yapacağız? diyerek güne başlayınız.
Evimiz de her gün daha iyi, daha güzel mutluluklar yaşamak için her sabah dünyanın yeniden kurulduğu, taze bir başlangıcın her anını değerli bir armağan gibi görerek güne başlayalım. Evimizden çalışmak için ayrılırken insanlara mükemmel hizmetler hizmetler vermenin yollarını arayarak yola çıkalım. Bu mükemmelliğe layık olmayan insanları da olduğu gibi kabul edelim. Bilmeliyiz ki her insanın olumlu yönleri de vardır, olumsuz yönleri de. Etrafımızda gördüğümüz olumsuzlukları düzelteceklerine inandığımız kişilere yapıcı bir biçimde gönülleri incitmeden söylememiz gerekmektedir. Bu toplumsal vicdanın gereğidir. Önce evimiz, komşularımız, çevremiz, iş arkadaşlarımız ve olması gereken her yerde, mutluluğa giden yolu önce biz açacağız. Bunu kırmadan, dökmeden, incitmeden yapmalıyız ve hayatı güzele götürmek için pusulamız doğruyu göstermelidir. İnsani olmayan olaylara karşı korkmadan, kötü düşünmeden, paniğe kapılmadan, sağlıklı düşünerek, mücadele etmeliyiz. Unutmayalım ki hayat bir mücadeledir. Bu mücadele de her anı değerli kılmak, başkalarının hayatlarında olumlu bir değişim için, şifa dağıtan insan olmak lazımdır. Özlemimiz yaşamanın temel kurallarını kültürümüze göre düzenleyerek, yaşama biçimimizin temel yasalarını anlayarak, dünyada daha üst seviyede yaşamak olmalıdır. İstemeden de olsa başkalarına zarar vermekten korkmalıyız. Mutlu yaşamak istiyorsak kendimizden çok şey verip, fedakarlığın büyüğünü yapan biz olalım, karşımızdan da bu fedakarlığın azını bekleyelim. Sevgi vermekten mutlu olarak yaşamayı ilke edinmek, iki yüzlü olmamızı engeller, bu davranışları yaparak yaşarsak, yaşama enerjimizle başkalarını koruma, yardımcı olma ve huzurlu olmamızı sağlarız. Sevdiğin her şey büyüktür. İçi sevgi dolu insanın dünyaya bakışı da güzelliklerle doludur. Sevmek için,seven olmak gerekir. Kalbi değil aklı sevginin merkezi yaparsak her şeyimiz sevgi ile daha da güzelleşir. Bilmeliyiz ki biz insanları güzelleştiren inançlarımız, kalbimiz değildir, aklımız ve onun idaresinde ki davranışlarımızdır. Yaptığımız her şeyi farkında olarak yapalım ki hesabını da iyi -kötü verebilelim. Hayatı ne kendimize, ne de çevremize zehir etmeden gül yüzümüz de daima tebessümün olmasını sağlayalım. Bu düşüncelerimizi işimiz ne ise ona da yansıtmalıyız. Güç ve bilginden herkesin yararlanmasını sağlamalısın. Bilgi ve kabiliyetlernle iş yapmanın yanında daima gelişme içinde olmalısın. Her zaman net, planlı, sorumluluğunun bilincinde, ve zamanı iyi yönetirsen mutluluğu hem yakalar hem de ürettiklerinden fayda gören insanlar mutlu olurlar.
Günümüzde çileleri de mutlulukları da çoğaltan sebepler artmakta. Allah'a iyi bir kul olmayıp hem bu dünyaya hem de ahirete çalışmazsak kendi kendimize kötülük yaparız. Bunun içinde ruh ve madde arasındaki oranı iyi sağlamalıyız. Sağlayamazsak, kötü işlerin olacağını bilmeliyiz. İnsanın kendi kendisine yapacağı en büyük kötülük, aklı ile gönlü arasına fesat sokmaktır. Oysa, akıl ve gönül, birbirine zıt değil, birbirini tamamlayan iki önemli kuvvettir. İki ilahi cevherdir. Biri alt çene birisi de üst çenedir. İnsan özünden uzaklaşırsa, kendini tanımaz, aslını bilmez, şahsiyetini, kendini inkar eder. bu da insanda bunalıma sebep olur. Oysa kimliğimizin ne olduğunu düşünüp, kendi özümüze, aslımıza uygun işler yaparsak mutlu oluruz. Kendi kendimize yabancılaşmadan, sosyolojik ve kültürel açıdan da tıpkı özüne uzak kalman milli kimliğini zamanla kaybolmasına ve başka kültürlerin etkisinde kalmasına sebep olur. Bu acı son seni taklitçi, tüketici yapar. Örfünü, adetlerini, ananelerini unutturur kısacası kültürünü bozar seni senden uzaklaştırır. Maddenin esiri yapar. Üretmeden, tüketen olursun. Olmamak için de, iş ahlakını geliştirerek namerde muhtaç olmamak için medeniyette kalkınmak görev ve bilincinde olmalıyız. Duyarlı olup, duyarlı düşünerek ilmin insanlara aktarılması, onların bilgili kılınması, san'atın yaygınlaşması, sosyal ahlakın yüceltilmesi; fakir, yoksul, dul, yetim, garip insanlara ırk, dil,din cins ayrımı yapmadan yardım etmek akıl ile gönlün müşterek davranışı, yani huyumuz olmalıdır. Kültürümüzde insanlara hizmet, için önce aklı, ilmi ve bilgiyi geliştirmek lazım. Zeka ve yaratıcılığımızla çaresizliklere çare olalım. İşte o zaman hayat yaşamaya değer olur. Allah'la barış ve biliş içinde yaşadığın zaman, bu dünyan da, öbür dünyan da güzelliklerle dolacak cenneti yaşarsın. Yaşadığın her günde insana yakışmayan bir hareketin, düşüncen, işlenen bir günahın, bir kimseyi kırmak, incitmek, başkasının hakkını yemek,ya da bencil bir davranışın olmasın. Bu davranışlar seni insanlıktan çıkartır. Başkalarının mutluluklarını engelleme. Allah bu kulları sevmez, bu davranışlar yeni nesilleri yetiştirecek ana-babaların davranışı olmamalı. Allah'a yakın olmak istiyorsan Allah'ın istediği gibi ol. Yüreğin sevgi ile dolu olsun. Mutluluğu üreten, vücudun sağlığına bağlıdır. Dilimiz, huyumuz, hareketlerimiz hep güzel olsun ki her yer güzelliklerle dolu ola.
Mutluluğu hiç bir şarta bağlamadan yaşamak lazımdır. Mutluluk şarta bağlı olmaz. Zihnini ve zihniyetini kirletmeden yaşa ki. Yurdun mesut, yuvan bahtiyar olsun. Başkalarına muhtaç olmak zorunluluk değilse kötüdür diyerek çalış,.İraden beyin gücünü iyi yönlendirerek her anı birbirinden güzel hale getirsin, çünkü; fikrin iyisi seni Hakka götürür. Başarısızlıktan kaçınalım, başarılı olmak için adil olarak çalışmak gerekir. Güçlü yönlerimizi geliştirerek öne çıkarıp,zayıf yönlerimizin etkisini aza indirelim. Sorumluluk taşımak meziyetimiz olmalı ve neyi ne zaman nasıl yapacağımızı bilmeliyiz. Zamanın kıymetini bilerek dünyada aklın ürettiği tüketim araç ve gereçleri ile birlikte zaruri olarak vazgeçemeyeceğimiz buluşlar da ki değişimin beklediğimizden hızlı olduğunu düşünüp yapmak istediklerimizi bir an önce yapmalıyız. Yoksa sona kalan dona kalır durumuna düşeriz. Mecbur kalmadan değişmeliyiz. Planlamacı üretir, takip edemeyenlerle, değişime karşı olan da ot gibi yaşar. Eğer yaşamak istediğimiz dünyayı kendimiz planlamazsak, başkalarının planladığı şekilde yaşarız.Başarı bağışlanmaz, kazanılır.Kendinize inanın. Yaşadığınız anı bir önceki günden daha güzel yaşamalısın. Bunu yakalamaya çalış. Gerilimden, stresten uzak kalmayı becer. Sev. Daha çok sev. Adaletsizlikten nefret et. İyi olmak kolaydır, adil olmak zordur, mükemmel olma daha da zordur. Herkese adil davran, kimseye ayrıcalık tanıma ki insanlardan saygı göresin, sevgiye layık olasın. Kuş bile yuvasından sebepsiz uçmaz. Önce neyi amaçladığımızı bileceğiz. Neyi amaçladığımızı bilmediğimiz sürece, harekete geçmemiz zor olur. İstediğimiz amaca ulaşabilmek için önce sağlıklı olmak gerekir. O olmadan hiçbir şey olmaz. Hz.Ali'nin dediği gibi ''İnsan, her şeyden önce sağlığına dikkat etmeli, çünkü, her maksadın gerçekleşmesi, vücut sağlığına bağlıdır.'' Aile içi ilişkiler de çok önemlidir. Eşinle, ailenle ve arkadaşlarınla doyurucu ilişkiler yaşamak sana mutluluk verir. Kişisel gelişim de çok önemlidir. Ruhsal gelişimine önem vererek hayatını öğrenmeye ada, kendini geliştir, bu yolculukta insanları sev, onlara yarayacak şeyler üret, ilgi ve özen göster. Günümüz mutluluklar peşinde koşarak: başkalarını korumak, onlara yardımcı olmak ve huzurlu ortamlar yaratmakla geçmeli.
BİLAL GÜRER
AYVALIK 24/EYLÜL/ 2013
20 Eylül 2013 Cuma
Analar-babalar bilmelisiniz ki en kıymetli varlıklarınız olan evlatlarınızı
evlendirirken kız tarafı olarak,erkek tarafına demelisiniz ki “Kızımız oğlunuz için elbise,Oğlan
tarafı olarak kız tarafına demelisiniz ki Oğlumuz kızınız için elbise.''
Geleneklerimize göre, evlenme çağına gelmiş olanların evlenmesi gerekir.
İnsanlar evlendikten sonra gerçek değerini kazanır. Bekarlar birer yarım insandır.
Tıpkı yarım kollu makas gibi. Evlenmede zorlama olmamalıdır; çünkü, atalarımız
demiş ki; gönülsüz pişen aş ya karın ağrıtır ya da baş. Evlenenler, bir
can ortaklığı kuracaklarını, iki bedende bir ruh olacaklarını bilmeliler.
Evlilik kalp ile aklın ortak aldığı bir karar sonunda gerçekleşmelidir. Nedeni
de evliliği beden değil, ruh sürdürür. Evlenenler, kuvvete değil; ruha eş
olmayı becerdikleri ölçüde mutlu olurlar. Sevmeden evlenenler, inanmadan
ibadet edenlerin durumuna düşer. Sevdiği eşi ve işi bulanlar, helalı-haramı
bilenler, cenneti bu dünyada yaşarlar. Aile, mimari bir eserdir. Düşünülerek ve
planlı şekilde kurulmalıdır.Planlama yapılırken eksik bir şey bırakılmamalı,
bırakırsanız birbirinizin noksanını ararsınız. Evlenme hazırlıklarını yaparken
imkanlarınız ölçüsünde önce ince ince planlar yapınız, planlarınızı yaparken
gözünüzü dört açın; evlendikten sonra gözünüzü yarı yarıya kapatmanız
gerekecektir. Evlilikte en büyük servet,huzurdur. Evlenecek çiftlerin dikkat
edeceği en önemli konu dış güzellikten ziyade,huy güzelliğine dikkat
etmeleridir. Çiftler içlerinde ki gerçek resimleri göstermeliler saklı, gizli
bir taraf bırakmamalılar. İleride huzursuzluğa konu olabilecek detaylar açıkaçık
konuşulmalı. Saklı gizli bir şey kalmamalı. Evlenecek olanlar
birbirlerinin gözüne değil ağızlarından çıkan sözlere kulakları ile bakmalı.
Böyle yapılırsa evlilik ağacına su vermiş olursunuz. Evlenecekler karşılıklı
olarak birbirlerine güvenmeliler. Güven ipek kumaş gibidir onu asla
buruşturmayın, eski haline döndürmek çok zordur.Düğünün sonu üzüntü olmasın.
Evinize, işinize, aşınıza, sevginize ve saygınıza hiç mi hiç yalan girmesin.
Yalan ile iman bir arada olamaz. Yalan çiçeklenir, ama meyve vermez. Yalan aynı
zamanda insanı alçaltır. Yalan mızrağın çuvalda saklanması gibi bir şeydir,
yalan söyleyen, yakalanmak korkusu içinde yaşayan hırsız gibidir. Ha yalan
söylemişsin, ha hırsızlık yapmışsın. Aile içi iletişimi güzelleştirmek ve
güçlendirmek için emrolunduğu gibi dosdoğru olmak gerekir. Doğru söylemek ne
kadar önemli ise doğru dinlemekte o kadar önemlidir. Bilmeliyiz ki doğru söz
kalbe temizlik getirir ve o kalp temiz düşünür.
Evlilik elbisesini giyenler için yeni bir hayat başlıyor. Bu hayat yolculuğunda analar-babalar, akrabalar, dostlar evlenenlerin huzur dolu, mutluluk dolu, sağlık dolu güzel bir hayat geçirmelerini isterler, beklerler. Bu mutluluk elbisesini giyenler; birbirinize karşı sevginizi, saygınızı esirgemeyin. Bilmelisiniz ki içinizdeki sevgi kadar, saygı kadar var olacaksınız. sevmek en güzel huyunuz olsun. Birbirinize karşı her zaman, her yerde ve durumda saygıda kusur etmeyin.Öyle bir eviniz olsun ki bu evde birbirinizi karşılarken de, uğurlarken de öyle ince,öyle edep ve hayalı olun ki, birbirinizle tekrar buluştuğunuzda içiniz en güzel, en nezih duygularla dolsun. Yaşadığınız ev ister bir kulübe olsun, ister muhteşem bir konak orayı edebinizle, hayanızla, inceliğinizle,misafir perverliğinizle, temizliğinizle, güzelliğinizle ve paylaşmanızla cennet haline getirirsiniz.Bütün bu güzellikleri komşularınızla ve herkesle paylaşmalısınız. Mutluluğu, huzuru, parada, eşyada, giyimde aramayın. Bölüşmeyi bilin ki tok olasınız. Sevme hissini israf etmeden seven olun, güzel düşünün, güzel görün. Güzel düşünenler hayattan zevk alırlar. Daima olumlu olun. Ayrım yapmadan bütün insanlar için iyilik ve güzellik isteyin. Türk töresinde ''Yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü''anlayışı, yaşantımız olmuştur. Unutmayın, bir insan başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.İnsanları sevin, onlara saygı duyun. Hayatın bir mücadele arenası olduğunu unutmadan her doğan güne sıfırdan başlamak gerekir. Her güne bir amaçla başlamalıyız. Hatırlayıp da üzüleceğimiz hiçbir iş yapmadan yaşamalıyız ki; dünyamız güzel, hayatımız tatlı olsun. Amacımız; kavgayı barışa, karanlığı ışığa, çirkinliği güzelliğe dönüştürebilmek, kabul ettirebilmektir. En büyük başarı kendimizi düşmanımıza bile sevdirebilmek, saydırabilmek, ondan bir dost kazanabilmek olmalıdır. İlim ve hüner öğrenme peşinde koşmalıyız. Bilmeliyiz ki; ilim aklın, ibadet kalbin gıdasıdır. Bilgi, insanı güzelleştirir. Öğrendiğin ilimin kafanda durması önemli değildir, mühim olan fayda vermesidir. Hayat, her şeye rağmen yürüyenlerindir. Hayat hiçbir zaman geriye adım atmaz.Amacımız, her doğan günü daha iyi,daha güzel yaşamak olmalı, anlamı ve faydası olan işlerle uğraşarak acıyı bal yapmalıyız. Her sabah dünya yeniden kuruluyor. Dün geçip gitti, gelmez de, getiremezsin de; ama acı, ama tatlı. Yarının da nelere gebe olduğunu bilemeyiz. Ama şu an yaşıyoruz. Mühim olan, yaşadığımız anı en güzel, en hayırlı, insanlığa en yararlı işlerle geçirmeyelim. Dün de kalan ve kaçırdığımız güzellikleri bugün neden yapmayalım. Allah yarattığı her şeyi insan olarak senin için yarattığına göre yaşamak veya sahip olmak, bilmek, anlamak, idrak etmek demek değildir. Farkına varılamayan şeyler bizim için yok demektir. Bak ama, baktığını gören ol. Bakmasını bilmezsen göremezsin. Yapamayanlara bakmayın o zaman sizde istediklerinizi yaparsınız. Tekrarı yok bazı şeylerin hayat gibi, ömür gibi, aşk gibi. Bunları güzelliklerle öyle doludolu yaşayalım ki ileride hatıra olarak anlatalım.
Evlilik elbisesini giyenler; mutlu olan, başkalarını da mutlu eder. İyi yaşamak önemli değil, yaşamayı iyi bitirmek önemlidir.En azla yetinmeye ve bundan bile mutluluk çıkarmaya çalışırsak mutlu oluruz. Erkek bazen sağır, bayan bazen kör olabilmelidir. Bu körlük ve sağırlık gelincik ömrü kadar kısa, mutlulukda bir ömür kadar uzun olmalıdır. Gül yüzünüzden tebessüm hiç eksik olmasın. Bir güzelliği görmek, bilmek ve değerlendirmek çok önemlidir. Hayatta birisini sevmek ve onun tarafından sevilmek kadar güzel bir şey olabilir mi? İnsanlar hayatta sevgileri kadar vardırlar. Sevginin doldurduğu bir kalp Allah'a daha yakındır. Yunus,''taş gönülden ne biter?'' der.Ancak sevgi ve saygıyla, edep ve incelikle dolu kalpler mutluluğu sağlayan rahmet ve bereketi görebilirler. İşte o zaman, hayat yaşanmaya değer. Gerilimden,stresten,huzuru bozan her şeyden uzak kalmalıyız. Sevmeliyiz. Daha çok sevmeliyiz. Sevmek, sevdiğinin hayatını yaşamaktır. Allah'ın içimize koyduğu en büyük nimet olan ve içimizi aydınlatan dünyamızın ikinci güneşi batmasın. Ruhu güzel olanlar sever. Evlilik elbisesini giyenler ''sevgi öyle bir ilaçtır ki; hem vereni, hem de alanı iyileştirir.''Sevin ve sevimli olun.
BİLAL GÜRER
AYVALIK
19 EYLÜL
2013
18 Eylül 2013 Çarşamba
9 Eylül 2013 Pazartesi
DİPLOMA VE SONRASI
DİPLOMA VE SONRASI
Yaşamımızdaki başarı ve başarısızlıklarımızın temelinin atıldığı yerdir mahrem olan evimiz ve toplumun eğitim-öğretim görüp, sevgiyi, saygıyı, temizliği, hakkı, hukuku, sorumluluğu,sorumsuzluğu, geçinmeyi, geçimsizliği, başarıya nasıl ulaşacağımızı , beraber iş yapmayı, çevremizi temiz tutmayı, toplumsal kurallara uyum sağlamayı, vatan sevgisini, milli kültürümüzü ve insanlaşma da gerekli olan eğitimin ilk adımının atıldığı yerdir evimiz ve okullarımız. Fırsat
eşitsizlikleri, bölgeler arasındaki dengesizlikler, fiziki alan eksiklikleri çok sayıda noksanların olduğu, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin olmadığı okullar açılıyor. Devamlı değişen sınav sistemiyle seçerek aldığımız maliyeti yüksek öğrencileri robot gibi yapıp hayata hazırlasın dediğimiz öğretmenleri nasıl seçiyoruz? Benden olsun da nasıl olursa olsun anlayışı ile atanmış, formasyon olarak yetersiz öğretmenler. Liyakat ve kabiliyetin esas alınmadığı atamalarla oluşturulmuş idari ve öğretim kadroları. Devamlı değişen sistem değişiklikleri ve onun oluşturduğu kargaşalar. Daha sayılamayacak kadar çok çarpıklıklar ile dolu bir öğretim sisteminin içinden maddi ve manevi yokluklar
içinde çocukları bir iş sahibi olsun diye çırpınıp duran aileler. Bütün bu çabalar ayarı ne olursa olsun ama adı altın olsun dediğimiz diploma.Aklını iyi kullanarak kazandığı imtihanları başararak alınan belgedir
diploma. Ama ayarı en yüksek altın ayarı düşük altına göre ne kadar kıymetli ve her zaman bir adım önde ise diplomada öyledir. Bütün bu acı tablo okul öncesinden üniversiteye kadar aşağı yukarı aynı. Ailemize ve milletimize maliyeti çok yüksek olan diplomayı aldık diyen vatan evladı hayata atılmak için tam manasıyla donanımlı mı acaba? Diploma
almakla hayatta başarılı olacak mı acaba? Oysa pek az insan hayatta büyük
işler yapar, ama büyük çoğunluk küçük işleri çok iyi yapar. Milletimizin
diplomalılardan beklentileri ne? Bu beklentilerin ne kadarına karşılık
verebiliyor diplomalılar. Diploma sahipleri diyor ki; Diploma almak için
öğrendiklerimizi, bilgilerimizi devamlı artırmak
için gayret sarf etmezsek milletin bizden beklediklerini karşılık veremeyiz.
Hayat devam ettikçe, her zaman bir yenilenme fırsatının olduğunu bilerek,
bilgilerimizi geliştirerek biçimlendirip sahip olabileceğimiz bir geleceği
bizim yapmamız lazım..
Milletimiz diplomalılara, aydın gözü ile bakmaktadır. Diplomaya sahip
olmak insanın aydın olması için yeterli de olmaz delil de olamaz. Aydın değişmekten korkmamalı.
Bilim ve akıl dünyada önemli değişiklikler meydana getiriyor. Dünyada olup
bitenleri iyi görüp neden ben de dünyadaki ilim ve teknikteki gelişmeleri ben
de yapabilirim demiyoruz. Hayatta en zor şey amaçsız insanlarla birlikte
yaşamaktır. Çünkü bilgisiz adam inandırıldı mı anlayamadığına tapar. Nasıl bilgisizlerin
eğlencesi mal ve serveti ise, aydının da diploma ile kazandığı ilim ve irfan da
onun sonu gelmeyen malıdır, servetidir. Cahiller mallarının varlıkları ile
övünürler aydınlar da topluma faydalı işler yaparak ölümsüzleşirler. Bu
dünyadan o kadar korkuluk geldi gitti ama anılan, konuşulan, eserleri elden
ele, dilden dile dolaşan, meydana getirdiği eserler, gezilen dolaşılan, müzelerde sergilenen eserler
kimler tarafından meydana getirilmiştir. Elbette ki bu eserler asıl hüner
sahibi, kendisini devamlı yenileyen
bilgeler tarafından meydana getirilmiştir. Bu bilgeler ve sanatkarlar önce milletlerine sonra
da insanlığa köle oldular. Şimdi de insanlığa sultan.
Muhakkak ki ilmin, alimliğin,
sanatkarlığın sınırı yoktur. Her ilim, her ihtisas devamlı gelişme halinde. Her
gün yeni keşifler yapılmakta, yeni teoriler ortaya atılmakta, yeni müesseseler
oluşmakta. Zamanımızda bütün ilim ve sanat dalları akıllara durgunluk verecek
şekilde gelişiyor. Ama bütün bu gelişmeler bilgisini, kültürünü, araştırmalarını
bir taraftan da çalışma prensip ve kanaatlerini geliştiren aydın dediğimiz
diplomalı veya diplomasız sanatkarlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Her
gelişme hakkında bilgi sahibi olmak elbette mümkün değildir. Ama aydınım diyen
insan uğraştığı alanda kendisini devamlı olarak geliştirmek, alanı ile ilgili
dünyada yapılan çalışmaları, gelişmeleri takip etmek zorundadır. Bir taraftan
da genel kültürünü genişletmelidir. Bunun için de okumalı, devamlı okumalı. İlim
öyle bir denizdir ki ben biliyorum diyen cahilin ta kendisidir. İlim aşığı,
aşık olduğu ilim yolunda hayatını cömertçe harcar. İlim ile uğraşmaktan zevk
alanlar sayesinde ölmez eserler meydana gelir. Allah’tan başka en çok ilme
değer verenlerin aklının ve yüreğindeki ışığın ürettiği bilgilerle gelişen
medeniyet sayesinde mutlu değilmiyiz? İyi
bir araştırmacı ve aynı zamanda ilmini cömertçe başkaları ile paylaşmaktan zevk
alanlar ilim nuru ile etraflarını aydınlatmalılar ki bu ilimlerden
faydalanmak isteyenler faydalansın. İnsan hem yapan, hem bozan, hem seven, hem
kıran bir varlıktır. İnsanın değeri milletine verdikleri ile ölçülür, sahip oldukları
ile değil. Öğrenme ve öğrendiklerimizle topluma hizmet hevesimizi canlı tutup
yılmadan çoğaltmalıyız.
Dünya
da bilim ve aklı asırlar önce kullanmaya başlayan milletler, elektrik ve
elektronikte, tıpta, akıllara durgunluk veren akıllıların ürettikleri, bilgisayar ve haberleşme
de ki gelişmeler, uydu ve yeraltı zenginliklerinin fotoğraflarının çekimleri, fizikte, kimyada, biyolojide, genetikte, edebiyatta, matematikte, felsefede, mantıkta, sosyolojide daha bir çok alanda yapılan çalışmalar sonucunda insanlığa ve ülkelerine hizmet etmektedirler. Yeni yeni icatlar her gün piyasaya sunulmakta. Hayatı kolaylaştıran ve geniş
pazarlar bulabilen bu ürünler, diplomalarını geliştirenlerin sayesinde ülkelerine
önemli ölçüde milli gelir sağlamaktadır. Akıl ve bilim sayesinde devamlı gelişme sağlayan bu ülkelerin bilim adamları diğer ülkelerin pazarlarını ele geçirerek ülkelerine çok önemli ekonomik katkı da bulunmaktadırlar. Devletler her insanının eğitimde gelişmeleri takip etmesine imkan sağlamalı ve vatandaşının önünü açmalıdır. Yeter ki öğren ve öğrendiklerinden toplum istifade etsin demelidir. Her diploma sahibi diplomasının geçmişi hakkında
bilgi sahibi olmalıdır. Diplomasının tarihi, iktisadi, felsefi, sosyolojik ve
kültürel hayatımız üzerindeki etkilerini iyi bilmelidir. Diploması ile ilgili dünyadaki gelişmeleri takip etmelidir. Diploma sahibi olarak
görevlerinizi yaparken her işinizde adalet ve ahlakı yanyana yürütmek göreviniz
olmalı. Adaletsizlik, haksızlık ve zulmün olduğu yerde insanın ruhu ve gururu
incinir. Diplomalıların görevi bulundukları yerde zayıfları kuvvetlilere, haklıları haksızlara karşı korumaları gerekmektedir. Nasıl bir dünya da yaşamak
istiyorsak onu biz düşüncelerimizle oluştururuz. Biz olayları kontrol eden bir
dünyayı oluşturamıyorsak olaylar bizi kontrolü altına alır. İpleri elinde tutan
kazanır. Ne kadar mutlu olmaya karar vermişsek o kadar mutlu oluruz. Bunun için de çalış,çalış daha çok çalış. Başarısızlık yoktur, başkalarının yaptığı ve başardığı işi sende başarabileceğinin farkında olarak aklı iyi kullanman gerekir. Mehmet Akif Ersoy'un medeniyet hakkında dediği gibi 'işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi' Bizim de medeniyete katkıda bulunma mecburiyetimiz olduğunun bilinci de olmak zorundayız.
Geleceğimizi aklın ve ilmin ürettiği malzemelerle kurarken, mutluluk
veya felaketimizi kendi ellerimizle oluşturacağız. Biz seçeceğiz geleceğimizi
ve hazırlayacağız yaşamak istediğimiz dünyamızı. Diplomalılar; gittiğiniz her
yerde başarı, sağlık, sevinç ışınları yayın, ümit ve cesaret ışıkları saçan
insanlardan biri de siz olun. Unutmayın; zayıfları kuvvetlendiren insan’’Dünyanın ışığı’’
olarak anılmaya değerdir. Yapacağınız her işinizi severek yapın. Sevginin bir şifa kudreti olduğunu, ahenk,
güzellik,doğruluk fikirlerinin hayatı yükselttiğini, güzelleştirdiğini, biçimlendirip şekillendirdiğini bilelim. Sahip olabileceğimiz bir gelecekte yaşamak bizim elimizde. Yapacağımız her işte sevginin içten ve samimi olması önemlidir. Zaten içten gelmeyen ve samimi olmayan şey, sevgi değildir. Fikir vücuda hakim olup orada sevgi sevgiyi
çeksin
BİLAL GÜRER
AYVALIK 09/ 09/ 2013.
BİLAL GÜRER
AYVALIK 09/ 09/ 2013.
24 Ağustos 2013 Cumartesi
26.AĞUSTOS 1071 30.AĞUSTOS
1922
ORDU – MİLLET ANADOLU’YU VATAN YAPARKEN
Türk
tarihi hiçbir milletinkiyle kıyaslanamayacak kadar eşsiz zaferlerle doludur.
Zaferle neticelenen büyük meydan savaşları genelde Ağustos ayına tesadüf
ediyor. Önemi büyük olan iki zafer var ki diğerlerinden daha büyük önem
arzetmektedir. Malazgirt meydan savaşı (26-Ağustos-1071) Dumlupınar meydan
savaşı (26-30-Ağustos-1922) Birincisinde 942 yıl önce Anadolu Türk vatanı
olmaya başlamış. Türk milleti ordu-millet anlayışı ile Anadolu’yu (1071- 26
)Ağustosundan beri kendisine vatan edinmişti. Anadolu, İki kıta arasında köprü,
doğudan batıya her zerresi bir cana bedel. Türk milleti için o artık yakut taşı kadar kıymetli olmuştu. Bu topraklarda yaşayanlar renk, dil, din, soy ve geçmiş farkı gözetilmeksizin
emanet artık Türk’e. Anadolu'ya yerleşen Türk’te insanlık sevgisiyle kendisi için ne istiyorsa, ne yapıyorsa idaresi altında olanlara da onu istiyordu, yapıyordu. Taşıyordu uzak yakın demeden Anadolu’ya adalet, medeniyet,
bereket tarihte. Öyle kanlı savaşlara sahne oldu ki tarihte Anadolu..
Malını, kanını ve canlarını vere vere geldi.
1914 dünya savaşına.
Anadolu, yurttaşlarının eşitlik ve mutluluğu paylaştığı yurt,
Dünyanın direği ve yüreği olan ülke
Yüz binlerce cana kıyan savaş 1914 yılında başlamıştı,
Üç kıta da yokluklar içinde savaşacaktı '' Türk''yedi düvelle.
İhtirastan gözü dönmüş lokma arayan devletler birbirine girmişti.
İhtirastan gözü dönmüş lokma arayan devletler birbirine girmişti.
Harp ilanları; aşk mektupları gibi art arda devam ediyor,
Kıt'alar birbirine çarpıyordu.
Harbin merkezi doğu ve batı cephelerinde toplanmıştı.
Karşı karşıya kaldığımız durumu,
Harbin merkezi doğu ve batı cephelerinde toplanmıştı.
Karşı karşıya kaldığımız durumu,
Değiştirmek için tek çare ''ordu-millet'' olup savaşmaktı.
Birinci Dünya savaşı galiplerinin amacı şöyleydi:
Birinci Dünya savaşı galiplerinin amacı şöyleydi:
Türklüğü hançerleyip,Türk Milletini yok etmekti gayeleri
Nefreti, intikamı şahlanmış
yüzyılların,
Anadolu’yu taksim,
Onlar için tek murat ve ellerine geçti
İlk defa büyük fırsat.
Mondros’ta, Sevr’de darağacı kurdular,
‘’Hasta adam’’adını verdikleri aslanı
Asmaya kararlılar
Sözde Avrupalılar
Üç kıtada dört yıldır süren savaş bitmişti. Yenilmediğimiz
halde, ortaklarımız yenildiği için yenik sayılmış ve Mondros ateşkesini
imzalamak zorunda kalmıştık. Anadolu yıllar süren savaşlarda yüz binlerce
insanını şehit vermiş, on binlerce insan da sakat kalmıştı. Kıtlık, yokluk,
yoksulluk diz boyuydu. Bütün bunlara rağmen paydos mu diyecektik. Anadolu’da
başlar eğik, yürekler yas içinde…Ama; Türk millet olanları içine sindiremedi ve dedi
ki, ordumuz dağıtılsa da, gemilerimize, cephaneliklerimize el konulsa da
mermilerimiz düşman elinde olsa da :Acıya tepki vererek,acının yaratıcı gücüyle geleceğimizi belirlemek olanlara ve olacaklara karşı sessiz kalmak intihar olacaktı. Tüm dertlerin ilacı vatan aşkı olunca:
Türk milleti, olanlara bitenlere karşı
Tek vücut olup, yarı çıplak
yarı tok,
‘’Korkunun ecele faydası yok’’
16 Ağustos 2013 Cuma
HAYATIN GAYESİ
Hayatınız boyunca muhteşem dostlara, örnek davranışlarından yararlanacağınız ve kendilerini rehber olarak seçeceğiniz kişilerle bir olma şansına sahip olun…
Hayatınız boyunca muhteşem dostlara, örnek davranışlarından yararlanacağınız ve kendilerini rehber olarak seçeceğiniz kişilerle bir olma şansına sahip olun…
Hayat tam bir takım oyunudur. Yaşamınız boyunca çok sayıda insanın desteğini, yardımını ve teşvikini almadığınız sürece kayda değer bir şey yapmak mümkün olamaz. Birlikten kuvvet doğduğunu her aklı-selim bilir. Başarı; birlik, bilgi, gayret, iman ve paylaşmasını bilmekle elde edilir. Bunları gerçekleştirenlerin mağlup olmayacağını bilmemiz halinde de, özlediğimiz yaşamı gerçekleştirebiliriz.
Ter kokan başarı tatlıdır. Bu da hayatı güzel yaşamamızı sağlar. Gönlümüzce geçirdiğimiz hayat bizi mutluluğa götürür. Bu da sağlıklı ve zinde olmakla gerçekleşir. Çünkü sağlık olmadan hiçbir şey olmaz. Toplum içinde ki ilişkilerimiz mutlu yâda mutsuz yaşamamızı sağlar. Bunları etrafımızı çevreleyenlerle elde edebiliriz. Bunlar gıda gibidir, ilaç gibidir, zehir gibidir, gıdadan vazgeçmek mümkün değil, ilaca ara sıra muhtaç olursun, zehrin her türlüsünden de kaçman gerekir.
Hilenin ve hasedin kol gezdiği çevreden uzak durmakla mutlu yaşama ulaşılır. İdeal yaşamak için, kişisel gelişimimizi tamamlamak çok önemlidir. İnsan olarak dünyayı öğrenmek, baş döndürücü gelişmeleri, ayak oyunlarını, bilhassa bilgi dünyasında ki gelişmeleri yakından takip etmek, hayatımızı öğrenmeye adamak bundan da mutluluk duymak gerekir.
Ruhsal gelişim ideal yaşamın şartlarındandır. Duyarlı ve düşünen bir beyin, üzerine düşen görev ne ise onu bilir, anlar ve faydalı işler yaparak yaşamış olur. İnsan olarak ülkeye ve dünyaya katkıda bulunmak için dünyadaki gelişmeleri iyi görmemiz gerekir. Ve ben daha iyisini nasıl yaparımım gayretinde olunmalıdır.
Sosyal duyarlılıkla insan kendi kendini yönetmeli, nefsin kirlerinden arınmış bir kalp ile maddi ihtiyaçlarını da kazanmalı. Ekonomik gücünün sayesinde, kendini maddeten güvende hissetmelidir. Fakirlik idealimizdekini yaşamamızı engeller. Yoksulluk kemer sıktırır, ahlak ve namusun gevşemesine sebep olur. Örf ve adetler de engelleyici faktör olma özelliğini yitirince, yoksulluk rüzgârı, her tozdan önce fazileti süpürür ve yok eder.
İki türlü fakirlik vardır. Manevi fakirlik ve maddi fakirlik. Ne dünyayı red ve terk ederek yaşayacağız, ne de dünya malına sahip olmak için insanlıktan çıkacağız. Birisi alt çene diğeri de üst çene. Birisi olmadan diğeri bir işe yaramaz. Bizim İslam anlayışımıza göre dünyayı imar görevi insana verilmiştir. İster dünyayı cennete, ister cehenneme çevir... Bu senin elinde. Zenginler ve yoksullar arasında sosyal yardımlaşma müesseseleri ile sosyo-ekonomik güvenliğin sağlanması için kurulan köprülerle toplumda hayatlarını zor şartlar altında sürdüren yoksullara, yetimlere ve muhtaçlara ideal hayat şartlarında yaşayabilmeleri için uygun ortam sağlanmıştır.
Hayatı güzel veya çirkin yapan biziz. Yeter ki ondan olmayacak şeyler istemeyelim. Yaşamanın gayesi, hem yaşamayı hem de yaşatmayı şerefle başarmakla gerçekleşir. Eğer ömrünüzü değeri olan işlere, insanlığı mutlu edecek çalışmalara, gerçek sevgilere, öldükten sonrada yaşayacak eserler bırakmak için geçirirseniz hayatı yaşamış sayılırsınız. Faydası olmadan yaşadığın hayat öldükten sonra seninle gömülür. Hayatta daima acı ile tatlı karışık olarak yaşanır. Onun için acı çektirecek çirkinliklerden korumak ve korunmak bizim yaşama biçimimiz olmalı.
Yaşamınız boyunca adil olun… İnsanlar adaletsizlikten nefret ederler. Her türlü durumda adil ol, kimseye ayrıcalık tanıma. Dünya ahrete böyle götürülür. Doğruluğu arayarak, doğru işler yaparak yaşamak lazım. Doğru söyleyen, yanlışlara yanlış diyen olalım da varsın bunu yapana aptal desinler. Bilmeliyiz ki, kap temiz değilse içine koyduğun her şey bozulur. Yeni nesli hayata hazırlarken, temiz duygulu, doğru yol gösterici, iyi ve bilge öğreticilere teslim etmeliyiz. O zaman istediği hayatı zevk ve neşe içinde yaşama şansına sahip olur. Unutulmamalıdır ki, ''güler yüz altın anahtardır''.
Kötü alışkanlıklara esir olmadan yaşamak lazım. Kötü alışkanlıklar yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar. Oraya yerleşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki, kendisine gözlerimizi dahi kaldırmamıza izin vermez ve onun esiri oluruz. Zalimlikler, zorbalıklar, döneklikler ve güzel alışkanlıkların tohumları çocuk yaşta filizlenir sonra büyür ve gelişir. Ağaca şekil fidanken verilir. Ağaç yaş iken eğilir. Bir amaç için yaşayan ve o amaca ulaşmak isteyen, kendine ve herkese dost olan insanlar olmalı çocuklarımız.
Başarının sahibi çok olur. Ya suçların, olumsuzlukların ve başarısızlıkların? Bunlara kimse sahip çıkmaz. Dünya nimetlerini zekânızı iyi kullanarak elde edebilirsiniz. Hatta bir gram zekânızla oluşumu asırlar alan, toplumların yaşamında önemli olan kültürü de bozabilirsiniz. Allah yaşamamız için her şeyi yaratmış. İnsan hangi yaşta, mevkide olursa olsun yaptığı ve yapacağı işler de en iyi olmak zorunda olduğunu bilerek yaşamalı. Yapılan her işe ressamın resim yaparken gösterdiği özeni göstermeli. Her işimizde ''ahlaki'' değerler ön planda olmalıdır. Yaşayışımıza dirlik düzen hâkim olmalı. Dik kafalı da, inatçı da, sabit fikirli de olmadan yaşamak gerekir. Ne cimri, ne kıskanç, ne müsrif, ne kararsız, ne sıkıcı, ne aptal, ne sorumsuz, ne de yalancı ol. Mevlana'nın ''ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün'', sözü ne kadar önemli bir söz. Görevimiz neme lazımcı olmadan gördüğümüz ayıpları düzeltmek, kötü davranışlara ve işlere karşı çıkmak olmalıdır.
Dostluğun gerçek olanını yaşayın. Dostunu kendine çekmekten çok, kendin onun için daha fazla fedakârlık yapmaya çalış. Kendini bilen, alçak gönüllü olan, kendine güvenen, bilgi ve doğruluğun savunucusu olarak büyüklük duygusuna karşı olan, olarak yaşa. Allah sevgisi kalbe ait bir olaydır. Allah'ı tam olarak sevmek insanın şahsiyetinde olumlu değişiklere yol açar. Onu, olgun ve kabiliyet sahibi bir insan haline getirir.
Allah’a hakiki kul olarak yaşa ki, mutlu olasın.
Bilal GÜRER
alık 15.08.2013
11 Ağustos 2013 Pazar
BAYRAM BİTTİ
Kimliğimizin önemli bir parçası olan Ramazan Bayramını gelecek
nesillere örnek olacak ve izler bırakacak şekilde kutladık mı acaba?
Merhamet duygularımızı daha da
kuvvetlendirerek, hayır kapılarını hiç kapanmadan
açık bırakmayı sağlayabildik mi acaba?
Kötü arzu ve isteklerin olmaması için vicdanımızı daha da
kuvvetlendirebildik mi acaba?
Kırık kalpleri ve solgun yüzleri
güldürmek, onları sevindirmek için arayış
içinde olduk mu acaba?
İyilik yapmak, aç doyurmak, çıplak giydirmek için, ruhumuzu ve
nefsimizi temizleyerek yüzü açık, anlı pak garibanları arayıp bulduk mu
acaba?
Unuttuklarımızı hatırladık mı acaba?
Yitirdiklerimizi kabirleri başında, eski
mutlu günleri unutmayıp aklımızda olduklarını
birkaç damla gözyaşı ve dualarla andık mı acaba?
Kırdıklarımızın bizi affetmesi için çabamız oldu mu acaba?
Ya şu üç günlük dünyada mal ve makam için nefislerine uyarak gönül
kıranların, üzenlerin af isteklerini bağışlamak için ne düşündük
acaba?
Sevdiklerimize sevdiğimizi, unutmadığımızı, her
günü günahsız geçirmek için çaba harcamalarını
söyledik mi acaba?
Samimi duygularla Allah rızası
için’’yardım’’örgütlerine fitre ve zekâtımızı
verdik mi, iyi niyetle yaptığımız yardımlarla, kimler ne
bayramlar kutluyor, yardımımız amacına ulaştı mı acaba?
Bayram geldi ve gitti.
Yaşadıklarımızın az da olsa tadını alabilmek güzel olmalı.
Yardımını ‘’Allah rızası için’’deyip verenlere, alın teriyle
kazandıklarından açları doyuranlara, toplumun sırtından geçinmeden helalinden
kazandıklarıyla dua alanlara, cimrilikten, dünya
malına tutkunluk duygularından kurtulup yoksulları, kimsesizleri
sevindirenlere ne mutlu…
Ya bugün?
Bayram gelse de, bayramı değil
tatili nerede geçirelim, nerede iyi eğleniriz
diyenler az değil(!).
Telefon açarım, mesaj atarım, internetten
mail ile yazışırım… Bu bayramda böyle
geçer, diyenlere ne demeli? Bayramı töremizin gerekleri ile
kutlayanlar da, nerede o eski bayramlar deyip dursun. Geçmişte
kalan özlemlerini ve hasretlerini anlatır
büyüklerimiz. Bayram namazından sonraki o bayramlaşmaları…
Oradaki zariflikleri… İsrafın olmadığı ve yoksulların
da düşünülerek yaptırılan bayramlık giysileri... Bayram için hazırlanan yemek
ve o büyük ikram sofralarında ki mutlulukları... Uzaktan gelenlerle
yapılan sohbetleri...
Harçlık vermek zenginin süsüymüş.
Ziyaretler sevginin, saygının gülüymüş.
Mazeretler gelmeyenin suçuymuş. Çorba bile misafiri özlermiş,
gelsin diye yollarını beklermiş. Zengin fakir karışırmış, olmazmış
insanlar arasında farklar...
Bayramlar;
Zalimin zulmünü yensin, öfkenin çığlığa dönmesini
engellesin.
Allah’a iyi bir kul, ülkesi ve
milletini seven tertemiz yürekli insanlar
olarak yaşmamızı sağlasın.
Ülkemizde ilmin gelişmesini, bilginin
insanları güzelleştirmesini, sanatın gelişmesini sağlasın.
Sosyal ahlakın yücelmesini, fakir, yoksul, dul, yetim ve
gariplerin düşünülmesini sağlasın.
Nefsin esaretinden kurtulmuş olarak kimseye kötülük ve eza
vermeyelim.
Başkasının eza ve kötülüğüne sabredelim.
Adil olalım. Dilimizi ve kalemimizi
iyi kullanalım, vurup yaralamasın… Zira o
yara dikiş tutmaz.
Mutlu olmak ve mutlu yaşamak için üç şeyi unutmamak gerekir…
’’İnanç - umut ve sevgi.’’
Üçünün arasında da en büyüğü
’’sevgidir.’’ Kullanılmakla azalmayan tek enerji
kaynağı sevgidir. Birçok şeyi inançla seven insanlar için cennet
hayatın ta kendisidir.
Ne kadar çok şeyi büyük bir
hevesle seversek, cenneti şu anda yaşamaya
o kadar yaklaşmış oluruz.
Hepimiz her iki cihanda da cennette olalım. Her günümüzü bayram
gibi yaşayalım.
Bilal GÜRER
Ayvalık 11.08.2013
2 Ağustos 2013 Cuma
DOĞRU İLE ÇELİŞKİYE DÜŞME:
Gönül istiyor ki bir kültür seferberliği
başlatılsa ve ‘’Türk insanı’’, bozulan kültürel değerlerini düzeltmek ve
bozulmak istenen kültürel değerlerinin korunması için bir çaba içine girse.
Özümden ayrılmakla kazancım ne, zararım ne muhasebesini yapsa. Girdiği çıkmaz
sokaklar da başına gelecekleri görebilse. Bu kötü gidişe dur demek için
insanımızın ışığı araması. Işığın ruhumuzdaki karanlıkları silmesini, kültürel
değerlerimiz üzerinde oluşan tahribatların tamir edilmesi lazım. Şimdiye kadar
oluşan kültür bozulmaları sonucunda; toplumda ki bunalım had safhaya gelmiş
durumda. Kime baksanız gergin, stresli. Halinden memnun değil. Gözlerinden alev
fışkırır halde. Toplumun önemli bir kesimi
mutsuz durumda. Kimse-kimseye güvenmiyor. Kimse-kimseye saygı duymuyor. Kimse-kimseyi
sevmiyor. Oysa Türk kültürün de,’’Güven’’ başarının anasıdır, beceriyi
destekler,enerjiyi geliştirir,zihin güçlerini sağlamlaştırır,kudreti
artırır.Bunu bilmemize rağmen ,
,bencillik
esir aldı bizleri.Bu da bize,’’ kurtarıcı sevgi alevini söndürttü, öldürücü
menfaat ve benzeri alevleri iyice yakarak ruhumuzun yok olmasına sebep oldu. Bencilliğimizin,
hasisliğimizin, açgözlülüğümüzün, dar fikirliliğimizin ve tembelliğimizin
cezasını çekiyoruz. Bundan kaçış yok. Kimse hakkını aramaya cesaret
edemiyor.Yarınına güvenle bakamıyor.
Doğruyu aramak ve yapmak için doğmadık
mı? Sadece dert yanıyoruz.İnsan aldatınca da üzülüyor ,aldatılınca da
üzülüyor.Zayıf noktalarımız ne bunları yeniden nasıl kuvvetlendiririz demiyor.
Kaybettiğimiz güzellikleri nasıl kazandık, neden kaybettik araştırmıyor. Başına
gelmeyince olanların farkında bile değil. Oysa Türk kültüründe asıl medeniyet,
insanlık, efendilik, sevgidir, saygıdır, edeptir, inceliktir. Unuttuk bu değerleri.
Bu değerler bizim yaşamımıza güzellikler katardı. Hakkına razı olarak yaşamayı,
hak yememeyi, sabıkı, şükürcü, kanaati,
şefkati, merhameti, yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı ve tevazu içinde
yaşamamızı sağlardı. Ne yazık ki bugün’’ ben’’ merkezli bir yaşamayı işimize
geldiği için tercih ettik. Nefsimizin hırslarına esir olup, çıkar ilişkilerini
hayatımızın dümeni yaptık. Dağı görüp tavşan denizi görüp balık olduk. Bunun
adına da çağı yakaladık, ilericiyiz, aydınız, uygarız diyoruz. Bu kültür bozulmaları
sayesinde he şeyin, her ilişkinin sahtesi çıktı. Madde uğruna her yol mübah
oldu. Bu rezillikler, bu kepazelikler, millet hayatını mahvediyor. Bir de yeni
bir kültür oluşturulmaya çalışılıyor. ‘’ya madde,’’ ya mana’’ diye. Oysa
kültürümüzde;’’Siz yalnız bedenden mi ibaretsiniz de hep madde diyorsunuz?
’’Siz yalnız ruhtan mı ibaretsiniz de mana diyorsunuz? Bugün bu kültürü
oluşturmak isteyenler ne bu dünya da ne de ahirette mutlu olamazlar. Oysa,
dinimiz İslam ‘’hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, hemen ölecekmiş gibi ahirette
çalışınız demektedir.Biz işimize ne geliyorsa onu yapıp çıkarımızı düşünüyoruz.
Bu gün diyorlar ki dünya kafirin, ahiret Müslüman’ın. Hz. Ali’ye sormuşlar:’’Efendim’,demişler,’’siz bir
kimsenin cennete mi cehenneme mi gideceğini şimdiden bilebilir misiniz?’’ O
da’’ evet’’ demiş,’’nasıl’’diye sormuşlar.’’Bunun için illa geleceği bilmek
gerekmez. O kişinin dünya hayatına bakarım; pırıl pırıl, tertemiz bir yaşantısı
var mı, herkesle güzel geçiniyor, insanlara sevgiyle yaklaşıyor, her anını dolu
dolu şükür duyguları içinde geçiriyor mu? Bunları yapabilen bir kimse zaten bu
dünyadayken cenneti bulmuş demektir,o ahirette de cennette olur.’’ Diye cevap
vermiş. Bütün mesele dünya hayatı ile ahiret hayatını birbirinden ayırmamak,
madde ile mana arasında sentezi iyi yapmak gerekir.
Akıl ile bilimi ve sanatı yücelterek
medeniyette ilerlemezsek gerçek güzellikleri yaşayamayız. Türk kültürü insan
merkezli olduğu için insanın sosyal ve içtimai hayatında mutsuz olacağı her
şeyi reddeder. Dünyada bir iyilik yapamazsan, kötülükte yapma, kötülük
tohumları ekme. Daima herkese karşı iyi, sevecen, cömert, sevgi dolu fikirler
üret. Keder ve gölge yerine, güneş ve sevinç, cesaretsizlik yerine ümit ve
cesaret yay. Sadeliğe ve güzel alışkanlıklara yönel. Maddi ve manevi kötülük
fikirlerinden uzak dur. İyilik fikirleri dostun olsun. Zihnini adalet ve
doğruluk fikirleriyle besle. Kimseye zarar vermeden yaşama anlayışı ile
nefsimize hakim olmalıyız. Bu ilkelerle hareket ettikçe zihin ışıklı, verimli;
hayırlı fikirlerle dolar ve bu fikirler bir alışkanlık halinde iş ve uygulama
alanına yayılır. İnsanlar içlerinde mükemmel bir insanı barındırarak yaşamalı,
kalp kırdıysa onarmaya çalışmalı.
BİLAL GÜRER
02/08/2013 AYVALIK
27 Temmuz 2013 Cumartesi
ÖĞRENMENİN YAŞI YOKTUR;
ÖĞRENMENİN ZAHMETİNE SABRETMEZSEK, CEHALETİN
ÇİRKİNLİĞİNE SABRETMEK ZORUNDA KALACAĞIMIZI
BİLEREK YAŞAMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZU,
ÖĞRENMENİN PAHALI, AMA CEHALETİN DE ÇOK PAHALI OLDUĞUNU BİLEREK YAŞAMALIYIZ.
BİLMELİYİZ Kİ HER ÖĞRENİLEN BİLGİ İNSANI DAHA DA İNSAN YAPAR. ÖĞRENİLEN HER ŞEY
RUHU GELİŞTİRİR.İNSANI GÜZEL HUYLU YAPARAK,ÖZENTİSİZ, SADE, DOĞAL, EDEP VE
TERBİYE KURALLARINA UYAR HALE GETİRİR. İNSANI GÜZEL AHLAK SAHİBİ YAPAR. İNSAN ,
BÖYLECE YAŞADIĞI SÜRECE İÇİN DE HAYATTA
HEP MUTLU OLARAK YAŞAR,ETRAFINA YAŞANTISI İLE
ÖRNEK OLUR. İNSAN, İLİM İLE DUYGUYU, AKIL İLE GÖNLÜ, MADDE İLE MANAYI
BİRLEŞTİREREK, YAŞAMAYI HAYAT FELSEFESİ YAPMAYA ÇALIŞMALIDIR. MİLLETİNİN SESİNE
KÜLTÜR HAZİNELERİNİ VE İNSANLIĞI AYDINLATAN YAŞAMA SANAATININ USTALARINA DA
KULAK VERMELİDİR .BURADA ENGİN BİLGİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİN BUGÜN BUNALIM
İÇERİSİNDE OLAN İNSALIĞIN ÇIKIŞ YOLU BULMASI İÇİN YOL GÖSTERİCİ OLUR. BUNALIM
İÇİNDEKİ İNSANLIK ACIMA DUYGUSUNDAN HIZLA UZAKLAŞARAK BENCİLLEŞMEKTE, MUTLULUĞU
KISA SÜRELİ ZEVKLER YAKALAMAK İÇİN YAŞAYARAK GÜNÜNÜ GÜN ETMEYE ZAMANI ALEYHİNE
GEÇİRMEKTEDİR. BÜTÜN BU KISA SÜRELİ MUTLULUKLAR İÇİN NE SAĞLIĞINI DÜŞÜNMEKTE NE
DE ACIMASIZCA ZOR ŞARTLAR ALTINDA
KAZANDIĞI EKONOMİSİNİ HEM CANINI, HEM PARASINI YAKARAK SİGARAYA, UYUŞTURUCUYA, İÇKİYE,KUMARA
VE BİR ANLIK ZEVKLERİ İÇİN HARCAMAKTADIR.İNSANOĞLU BUGÜN HALA BU BATAKLIK İÇİNDE YÜZMEKTE VE HER GEÇEN GÜN BU
ALIŞKANLIKLAR GİDEREK ARTMAKTADIR .BU OLMSUZ HAYATIN OLMAMASI VE OLANLARLA
MÜCADELE DEVLET ELİ İLE AİLELERİNDE ÇABASIYLA İNSANIMIZA MUTLU VE SAĞLIKLI
YAŞAMAK İÇİN NELER YAPMASI GEREKTİĞİ ÖĞRETİLMELİDİR.SORAN, ARAŞTIRAN, DÜŞÜNEN, ELEŞTİREN
BİR NESİL YETİŞTİRMEK DEVLETİN, ANA VE BABALARIN GÖREVİ OLMALIDIR, MUTLULUK BU
YOLDAN GEÇMEKTEDİR.
BİLGİ
İNSANI GÜZELLEŞTİRİR BİLGİYİ.BİLMEYENE ÖĞRETMEK,BİLENDEN ÖĞRENMEK İÇİN ÇABA
İÇNDE OLMALIYIZ .ÖĞRENME MERAKININ SONUNDA; ARININ YAŞAM DÜNYASINDA İNSANLIK
İÇİN ÜRETTİKLERİNE BAKTIĞIMIZ ZAMAN BÜTÜN ÇİÇEKLERE KONUP KALKTIĞINI
SONUNDA DA İKİ CEVHERİ BİZİM İÇİN VERDİĞİNİ GÖRÜRÜZ. BİRİ HER DERDE
ÇARE BAL, BİRİ DE MUM OLUP IŞIK SAÇTIĞINI. HER CANLININ YAŞAMINDA BİR MUCİZESİ
NİN OLDUĞUNU DA BİLMELİYİZ.İNSANDA ÖĞRENDİKLERİ İLE FAYDALI İŞLER YAPMALI,ÖNCE
KENDİSİNİ TANIMALI,BİLGİ KAPISININ ÖNÜNDEN AYRILMADAN MÜTEVAZİ BİR KAFAYLA EN
BASİT İNSANLARDAN BİLE ÖĞRENECEKLERİMİZİN OLDUĞUNU DÜŞÜNEREK,KULAĞIMIZI AÇIK ,GÖZÜMÜZÜ
DÖRT AÇARAK YAZMAYI UNUTMADAN ÖĞRENE, ÖĞRENE YAŞAYALIM. BÖYLECE BAŞKALARINADA
FAYDALI OLURUZ. YAŞAMIMIZ BOYUNCA
ÖĞRENDİKLERİMİZİ YETERLİ GÖRMEYİP DAİMA YARALI VE GÜZEL ŞEYLER YAPABİLMEK İÇİN
ÇALIŞMAYI HUY EDİNEREK MUTLULUKLARA NEDEN OLAN OLMALIYIZ. RUH ZENGİNLİĞİNİN
OLDUĞU YERDE;BİLMELİYİZ Kİ, İYİ İLE KÖTÜ BİR ARADA VE DOĞRU İŞLERİN OLDUĞU
YERDE YANLIŞLIKLAR OLMAZ. ALLAH’IN RIZASINI KAZANIP MİLLETİMİZE HİZMET ETMEK
İSTİYORSAK MUTLULUĞU ÖĞRENMEKTE VE ÖĞRETMEKTE ARAMALIYIZ.
ÖĞRENEN İNSAN; ÜLKESİNE,YERYÜZÜNDEKİ
İNSANLARA YAŞAMININ HER ANINDA DAİMA FAYDALI OLUR. SEVGİMİZ SINIRSIZ,KÜLTÜRÜMÜZ
ENGİN, ŞAHSİYETİMİZ KUVVETLİ, İNCELİĞİMİZ VE ZERAFETİMİZ EKSİKSİZ, GÜZEL
AHLAKLI, DOĞULUKTAN AYRILMAYAN, MİLLİ VE DİNİ DUYGULARI YAŞAYAN İNSAN OLMANIN
TADINI ÇIKARAN VE YAŞAYAN VE YAŞAMAK İSTEYENLERE IŞIK OLUP YOL GÖSTEREN, AZAP
ÇEKEN RUHLARA DERMAN OLMAYA ÇALIŞALIM İNSANCA YAŞAMAYI ÖĞRENEREK.
HERGÜN DAHA İYİYE, DAHA
GÜZELE GİDEBİLMEK İÇİN, İKİ GÜNÜMÜZ BİRBİRİNE EŞİT OLMADAN MUTLU YAŞAMAK İÇİN: OKUYARAK
ÖĞRENMEYİ,’’SEVMENİN’’, NE DEMEK OLDUĞUNU ANLAYARAK , ÖFKEYİ
GEÇİCİ,’’SEVMEYİ’’, KALICI KILALIM.
BİLAL GÜRER
26/07/2013 AYVALIK
23 Temmuz 2013 Salı
DİN,SİYASET VE TİCARET
Allah katında gerçek din İslamdır.Din,doğru inanç,riyasız ibadet,ve yüksek ahlak demektir. Allah din göndermemiş olsaydı insanlık ne olurdu? Dini duygular gevşerse,sendelerse,istismar edilirse cemiyetin en önemli değer yargısı sulandırılırsa ne olur? Un derdi,manevi dünyamızı unutturursa ,din adamları dinin adamı olmaktan çıkar da dünyalıkların adamı olursa zararı kim öder? Oysa, dinini bilen ve icaplarını yaşayan insanlar vakarlı,gurursuz,mütevazi fakat zilletsiz,hoşgörülü fakat tavizsiz olmalı.Hayatımız ve kanımız olan yaşantımıza şekil ve ruh veren dinimiz manasının ikliminden uzaklaştırılarak onu siyasetin ve ticaretin pusulası yaparsak milletin geleceği nasıl zarar görür.Oysa dindar; ömür boyu kapısını da,gönlünü de ilim postu yapmalı,günah listesi tutan değil günahları yıkayan olmalı.Kara cehenneme odun değil,ak cennete kamil insan hazırlayan gönlü sevgi dolu insanlar yetiştirmeli.Din adamı her zaman yeniliklere açık olmalı,çağı anlayan ve onun gelişmesi için çabalamalı.
Siyaset,ticaret,mevki,makam,me nfaat ve çıkar kazanmak adına nasıl da unutturur Allah'ı,üstelik siyaseti milletini sevdiği için,Allah rızası için yapıyorum kendim için bir şey istiyorsam namerdim diyerek yapar.Ama, insan önce kendi kendini aldatır.Siyasette,ticarette vb işlerin tamamında Allah yolunda koştuğuna inanarak yaptığı her işte dini inançlarını kullandığı için Allah'tan ayrı düştüğünü ve inançlarına zarar verdiğini anlayamaz.
Hak yolunda milletime hizmet ediyorum diyen insan yaşamaya,düşünmeye ve yapmaya çalışırken,nefsinin ince,sinsi ve acımasız tuzaklarına nasıl düştüğünün farkında olmalı .dini inançlarını kullanarak siyasi nutuklar atarken,rakiplerine çatarken,ticarette her türlü yolu deneyerek haram helal demeden kazanmayı hesap ederken, makamlara liyakat ve kabiliyetine bakmadan otururken ben buralara ne katkıda bulunabiliyorum diyor mu insan.
Allah'ın bir mucizesi olarak yaratılan insan, şeytana uyup menfaati için dini inançlarına zararlı olacak işlerden uzak durmalı inançlarını,siyaset,ticaret,me vki ve makamda karlı çıkmak için nefsine uyup milletin maskarası olmamalı,olursa inançlarından tavizler verir, taviz vermek demek dini inançların gevşemesi demek olur ki bu da o toplumun çabuk çökmesine sebep olur.Vücudumuzu nasıl koruyorsak milli,dini ve kültürel değerlerimizi de öyle korumamız gerekir.Bu değerlerin istismarı menfaat için her şeyi yapan insan topluluklarının oluşmasını sağlar,insanlığı ahlaken fakirleştirir,oysa her insan zulme karşı mücadele etmeli,karanlığı aydınlatan ışık olmalı,kutsal değerleri çıkar için kullanmamalı.
Allah'tan başka kimseye kulluk etmeyin,Allah dört günahı affetmez: Allah'a şirk koşanları,anaya babaya isyan edenleri,kul hakkı yiyenleri,ve münafıkları.
AYVALIK 23/07/2013
22 Temmuz 2013 Pazartesi
TÖREMİZ DER Kİ;
ALDIĞIN HER NEFESTE ALLAH VARDIR,BİRDİR UNUTMA,
DOSDOĞRU DOST OL İYİLİK İÇİN YAŞA,
GÖZÜNÜ HARAMDAN KORU,DOĞRULUKTAN AYRILMA,
KİBİRLİ OLUP DA İNSANLIKTAN UZAKLAŞMA,
HEP MÜTEVAZİ OL,ASLA SAKIN ALÇALMA,
HOŞLANMA GÖSTERİŞTEN AMA PEK SİLİK DE KALMA,
İYİLİĞİ ALKIŞLA,YALAKALIK ETME,
HER ŞEYDE ÖLÇÜLÜ OL,AŞIRI GİTME,
TEDBİRLİ OL TEDBİRİ KORKAKLIĞA VARDIRMA,
KALP KIRMA,NAMERDE FIRSAT VERME,
TENKİDE TAHAMMÜL ET,TENKİT ETMESİNİ BİL,
HAKSIZLIĞA BAŞ EĞME,HAKKIN ÖNÜNDE EĞİL,
NEFSİNE HAKİM OL,MAHKUM ET İHTİRASI,
İMAN YAĞMURU İLE YIKA GÖNLÜNDEKİ PASI,
KANAATKAR KİMSE OL Kİ SENDEN ZENGİN KİMSE OLMASIN,
AZ MALIN GÜZEL İDARE İLE ÇOĞALSIN,
ÇOK MALIN KÖTÜ İDARE İLE YOK OLMASIN,
SAHAVETLİ OL,FAKAT İSRAF SENİ SARMASIN,
YARATILANLARI SEV BUDUR EN GÜZEL YOL,
DERİNDEN VE İNANÇLA SEV,SEVİMLİ OL,
HER İŞİNDE ADİL OL KILI KILDAN AYIRMA,
SUÇLU BABAN OLSA HAKKIN VER KAYIRMA,
TUTUMLULUĞUN CİMRİLİĞE VARMASIN,YEMEDE İÇMEDE ÖLÇÜLÜ OL,
DOĞRULUKTAN AYRILMA BUDUR GÜZEL OLAN YOL,
DUA ET BÜYÜK GÜÇ VERİR,
DÜŞÜN DAHA DA BÜYÜK GÜÇ VERİR,
MERHAMETLİ OL Kİ MERHAMET BULASIN,
KÖTÜ DÜŞÜNÜP KÖTÜ SÖYLEME Kİ GÜNAHKAR OLMAYASIN,
SUKUT ET Kİ SELAMETE ERESİN,
HAYIR SÖYLE Kİ KAR EDESİN,
SAY Kİ SAYILASIN,ZULM YOLUNU TUTMA,
HER ÇIKIŞ BİR İNİŞLE BİTER BUNU UNUTMA,
İDDİACI OL AMA HASET SENİ YIKMASIN,
HAK DOĞRUYA YARDIMCI BU AKILDAN ÇIKMASIN,
MERHAMET TOHUMLARI KALBİNDE FİLİZ ATSIN,
FAZİLET NURU DAİMA YOLUN AYDINLATSIN,
MADDEYE ESİR OLMA,YÜKSELME İLTİMASLA,
HER ŞEYDEN FEDA ET HAYSİYETİNDEN ASLA,
MENFAATTEN UZAK KAL VARSIN KESEN DOLMASIN,
İKİ CİHANDA DA SAKIN YÜZÜN KARA OLMASIN,
AZAP İÇERİSİNDE ÖLMEK İSTEMİYORSAN ŞAYET,
ÇİÇEK,ÇİÇEK KOKMAYA,SEVİLEN OLMAYA GAYRET ET.
BİLAL GÜRER
1976.AFYON.EĞT.ENS.TÜRK
KÜLTÜRÜ TARİHİ ÖĞRETMENİ
,
ALDIĞIN HER NEFESTE ALLAH VARDIR,BİRDİR UNUTMA,
DOSDOĞRU DOST OL İYİLİK İÇİN YAŞA,
GÖZÜNÜ HARAMDAN KORU,DOĞRULUKTAN AYRILMA,
KİBİRLİ OLUP DA İNSANLIKTAN UZAKLAŞMA,
HEP MÜTEVAZİ OL,ASLA SAKIN ALÇALMA,
HOŞLANMA GÖSTERİŞTEN AMA PEK SİLİK DE KALMA,
İYİLİĞİ ALKIŞLA,YALAKALIK ETME,
HER ŞEYDE ÖLÇÜLÜ OL,AŞIRI GİTME,
TEDBİRLİ OL TEDBİRİ KORKAKLIĞA VARDIRMA,
KALP KIRMA,NAMERDE FIRSAT VERME,
TENKİDE TAHAMMÜL ET,TENKİT ETMESİNİ BİL,
HAKSIZLIĞA BAŞ EĞME,HAKKIN ÖNÜNDE EĞİL,
NEFSİNE HAKİM OL,MAHKUM ET İHTİRASI,
İMAN YAĞMURU İLE YIKA GÖNLÜNDEKİ PASI,
KANAATKAR KİMSE OL Kİ SENDEN ZENGİN KİMSE OLMASIN,
AZ MALIN GÜZEL İDARE İLE ÇOĞALSIN,
ÇOK MALIN KÖTÜ İDARE İLE YOK OLMASIN,
SAHAVETLİ OL,FAKAT İSRAF SENİ SARMASIN,
YARATILANLARI SEV BUDUR EN GÜZEL YOL,
DERİNDEN VE İNANÇLA SEV,SEVİMLİ OL,
HER İŞİNDE ADİL OL KILI KILDAN AYIRMA,
SUÇLU BABAN OLSA HAKKIN VER KAYIRMA,
TUTUMLULUĞUN CİMRİLİĞE VARMASIN,YEMEDE İÇMEDE ÖLÇÜLÜ OL,
DOĞRULUKTAN AYRILMA BUDUR GÜZEL OLAN YOL,
DUA ET BÜYÜK GÜÇ VERİR,
DÜŞÜN DAHA DA BÜYÜK GÜÇ VERİR,
MERHAMETLİ OL Kİ MERHAMET BULASIN,
KÖTÜ DÜŞÜNÜP KÖTÜ SÖYLEME Kİ GÜNAHKAR OLMAYASIN,
SUKUT ET Kİ SELAMETE ERESİN,
HAYIR SÖYLE Kİ KAR EDESİN,
SAY Kİ SAYILASIN,ZULM YOLUNU TUTMA,
HER ÇIKIŞ BİR İNİŞLE BİTER BUNU UNUTMA,
İDDİACI OL AMA HASET SENİ YIKMASIN,
HAK DOĞRUYA YARDIMCI BU AKILDAN ÇIKMASIN,
MERHAMET TOHUMLARI KALBİNDE FİLİZ ATSIN,
FAZİLET NURU DAİMA YOLUN AYDINLATSIN,
MADDEYE ESİR OLMA,YÜKSELME İLTİMASLA,
HER ŞEYDEN FEDA ET HAYSİYETİNDEN ASLA,
MENFAATTEN UZAK KAL VARSIN KESEN DOLMASIN,
İKİ CİHANDA DA SAKIN YÜZÜN KARA OLMASIN,
AZAP İÇERİSİNDE ÖLMEK İSTEMİYORSAN ŞAYET,
ÇİÇEK,ÇİÇEK KOKMAYA,SEVİLEN OLMAYA GAYRET ET.
BİLAL GÜRER
1976.AFYON.EĞT.ENS.TÜRK
KÜLTÜRÜ TARİHİ ÖĞRETMENİ
,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)